“Bilimsel tartışmaların ekranlarda değil, uzmanlar arasında kapalı ortamlarda yapılmalı"

Gündem 29.04.2025 - 15:32, Güncelleme: 29.04.2025 - 17:59
 

“Bilimsel tartışmaların ekranlarda değil, uzmanlar arasında kapalı ortamlarda yapılmalı"

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından toplumda yaşanan korku ve kaygı duyguları ile deprem psikolojisi konusunu değerlendirdi.
Depreme 360 derece açıyla bakmak gerekir Depreme 360 derece açıyla bakmak gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sadece yer bilimleri açısından bakma eğilimi kaygıyı artırıyor. Deprem sonrası psikoloji üç aşamadan oluşuyor. İlk 15 gün içerisinde yaşanan akut stres doğaldır ve genellikle kendiliğinden düzelir. Eğer bu durum dört haftayı aşarsa, posttravmatik stres bozukluğu riski ortaya çıkar. Sekiz haftayı geçtiğinde ise profesyonel klinik yardım alınması gerekir.” dedi. Deprem korkusu kişilik yapısına göre farklılık gösteriyor Deprem korkusunun kişilik yapısına göre farklılık gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, bazı kişilerin dışarıdan sakin görünmesine rağmen içsel panik yaşayabileceğini, bu tür durumlarda soğukkanlılığın bir savunma mekanizması olduğunu, ancak çözüm bulunamadığı takdirde kronik strese dönüşebileceğini belirtti. Deprem korkusunun artmasında belirsizlik, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının büyük etkisi olduğuna işaret eden Prof. Dr. Tarhan, Japonya örneğine vererek, güçlü sistemlerin, toplumun deprem korkusunu azaltmada etkili olduğunu söyledi. Sorgulamadan inanmamak lazım!  Deprem tahminleriyle ilgili kamuoyunda yapılan çelişkili açıklamaları da değerlendiren Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti: "Her uzman kendi penceresinden bakarak açıklamalar yapıyor. Bu tür bilimsel tartışmaların ekranlarda değil, uzmanlar arasında kapalı ortamlarda, bilimsel platformlarda yapılması gerekiyor. Resmi kurumlar, uzman görüşlerini bilimsel veriler ışığında değerlendirip toplumla net, güven verici bir dille paylaşmalı. Aksi takdirde halkta daha fazla kaygı ve güvensizlik oluşuyor. Biri diyor ki ‘İstanbul'u terk edin’. Diğeri ‘Geçti bitti.’ Bunu söylerken sadece kendi penceresinden bakıyorlar. En kötü senaryoya göre hareket ediyorlar. En kötü senaryoya karşı kendi ruh halini topluma yansıtıyor. Onun için şu andaki deprem uzmanlarının söylediklerinin hepsini sorgulamadan inanmamak lazım. Yani fazla iyimser olanı da fazla kötümser olanı da.” Topluma yeni stres faktörleri eklendi Deprem sonrası oluşan kronik stresin toplum üzerinde ciddi etkiler oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan “Toplumda kronik bir mutsuzluk hali var. Zaten çalkantılı bir toplumuz, buna yeni stres faktörleri eklendi. Bu tür durumlar grup stresi oluşturur ve sonuçta tartışmalar, kavgalar ve şiddet olayları artar," dedi. Toplumda zaten var olan suç oranlarının daha da artabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, bu gibi dönemlerde liderliğin kritik rol oynadığını ifade etti. Prof. Dr. Tarhan, “Toplum, yöneticilere ve karar vericilere güven duymazsa kriz daha da derinleşir. Liderler gerçekleri gizlerse kaygı artar. Güvenin kaybolduğu yerlerde kimse rahat edemez. Şu an Türkiye’de depremle ilgili plan ve projeler hazırlandı hissi oluşmadı." ifadelerini kullandı.  İletişim sistemleri yetersiz kaldı! Deprem sonrası iletişim sistemlerinin yetersiz kaldığı yönündeki eleştirileri de değerlendiren Tarhan, "İnternet ve telefon hatları çöktü. Sonrasında sadece özürler geldi. Bu tür afetlere hazırlıkta devletin düzenleyici ve denetleyici rolü çok önemli. Vatandaş vergisini ödüyor; karşılığında etkili kriz yönetimi bekliyor." diye konuştu.  Deprem için beyin egzersizleri önerisi Deprem korkusuyla baş etmek için "kabul egzersizleri" yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, Japonların da kullandığı 'Acceptance Commitment Therapy' (Kabul ve Kararlılık Terapisi) tekniklerini önerdi.  Prof. Dr. Nevzat Tarhan, egzersizlerin temel adımlarını şöyle açıkladı: “Korkuya şefkatle yaklaşmak; korkuyu reddetmek yerine onu kabul etmek gerekiyor. Özellikle çocuklar, ebeveynlerinin tepkilerine göre şekilleniyor. Anne-baba soğukkanlı olursa çocuk da korkuyu daha kolay yönetiyor. Nefes ve kas gevşeme egzersizleri; bedenle iletişim kurarak geçmişte aşılmış stresli durumları hatırlamak, şükran duygusunu artırmak önemli. ‘Şu anda sağlıklıyım, şu anda bilincim yerinde’ gibi olumlu düşünceler zihni rahatlatır. Zihinsel sığınak oluşturmak; büyük bir anlamın parçası olduğunu hissetmek kişiye güç verir. İnanç sistemlerinde olduğu gibi yüksek bir varlığa güvenmek, evrende bir düzen olduğunu görmek insanı rahatlatır. Panik anında yalnız olmadığını bilmek çok önemli.”   Sosyal temas travma etkisini azaltıyor! Deprem gecesinde insanların aileleriyle birlikte olma ihtiyacının arttığını gözlemlediklerini belirten Prof. Dr. Tarhan, "Bu içgüdüsel bir davranış. Sosyal temas travmanın etkisini azaltır." dedi.  Travmalar, anlam arayışını yoğunlaştırıyor… Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, travma anlarında insanların anlam arayışının yoğunlaştığını belirterek, "Böyle anlarda insan hayatı, değerleri, ilişkileri ve benlik algısını yeniden gözden geçirir. Korkuyu kabul egzersizi yapmak, kendine şefkatle yaklaşmak ve geçmişi pozitif değerlendirmek önemlidir.” ifadesinde bulundu. Kontrol duygusu yüksek olan kişilerin korkuyu daha yoğun yaşadığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Özellikle panik bozuklukta bu durumun sıkça görülür. Bütçesi milyar doları bulan bir şirketi yöneten bir iş insanı, kendi tansiyonunu yönetemediğini söylemişti. Çünkü insanın kontrol edebileceği ve edemeyeceği şeyler vardır." diye konuştu.  Çocuklarda travma yönetimi nasıl olmalı? Çocukların deprem gibi travmatik olaylardan etkilenme biçiminin yaş gruplarına göre değiştiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, 0-6 yaş arasındaki çocukların en çok bağlılık ilişkisine ihtiyaç duyduğunu söyledi. Prof. Dr. Tarhan, "Deprem anında çocuklar mutlaka anne-baba ile birlikte olmalı. Onların yanında olmak, beyinde güven ve sevgi hormonu oksitosin salgılanmasını artırıyor." şeklinde konuştu. 6 yaş sonrası çocukların ise olayları sorgulamaya başladığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, "Bu yaş grubundaki çocuklar 'Neden oldu? Bana bir şey olur mu? Sana bir şey olur mu?' gibi sorular sorar. Bu dönemde çocukları susturmak yerine, onları dinlemek çok önemli. Konuşmak değil, duygularını ifade etmelerine izin vermek gerekir." dedi. Anne-baba tutumunun çocukların travmaya karşı dayanıklılığını doğrudan etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, "Büyük insan tepkisi beklemeyelim ama büyük insan gibi yaklaşalım. Çocuğun kendini değerli ve güvende hissetmesi, bu dönemin en önemli kazanımıdır." İfadesinde de bulundu. Gençlerin deprem kaygıları ve psikolojik tepkileri ne? Gençlerin deprem kaygıları ve psikolojik tepkileri üzerine de değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Tarhan, özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin yaşadığı kimlik sorgulamalarının, anlam arayışlarının doğal olduğunu vurguladı. Ergenlik döneminin “Ben kimim? Nereye yönelmeliyim? Niçin?” gibi soruların yoğunlukla sorulduğu fırtınalı bir dönem olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bu yaş grubunda varoluş ve anlam sorgulaması yapmaları sağlıklı bir gelişim göstergesidir. Deprem gibi büyük olaylar da bu sorgulamaları tetikleyebilir. Eğer ergenler bir grup içinde güvenli bir ortamdaysalar birbirlerine desteklerler. Dış arkadaşlık aileden daha önemlidir. Ergenlik döneminin doğası budur. Aileler bu dönemde ergenlere akıl vermekten çok onların fikirlerine başvurmalı. 'Sence ne yapabiliriz?' gibi sorularla aidiyet duygusu güçlendirilmelidir. Bu yaklaşımın bile terapötik etkisi olur” diye konuştu. Narsistler depremden daha fazla korkar! Narsistik kişilerin dışarıdan korkmuyormuş gibi görünebileceklerini ancak depremden en çok korkan gruplardan biri olduklarını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Narsistik kişiler, güçlü görünme zorunluluğunda oldukları için korkularını gizlerler. Aslında güçlü bir karaktere sahip değillerdir; sadece güçlü rolünü oynarlar. Kritik anlarda, örneğin bir depremde, en hızlı kaçış tepkisini gösterenler arasında olabilirler." açıklamasında bulundu. Zorluklar, daha büyük bir anlamı kavrama fırsatı sunar!  Türkiye'nin zor bir coğrafyada bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, son dönemde toplumda ‘kalabalıklar içinde yalnızlık’ kavramının yaygınlaştığını belirtti.  “Üzerine bir de deprem kaygısı eklendiğinde toplumda geleceğe dair umutsuzluk duyguları artabiliyor. Ancak Türkiye geçmişte çok daha büyük krizleri aştı. İstiklal Savaşı, I. Dünya Savaşı gibi büyük zorluklar yaşandı. O dönemlerde bir amaç vardı; şimdi de toplum olarak yeni bir amaç belirlememiz gerekiyor." diyen Prof. Dr. Tarhan, yaşanan zorlukların insanlara daha büyük bir anlamı kavrama fırsatı sunduğunu vurguladı. Kucaklayıcı, kapsayıcı bir ortama ihtiyaç var! Herkesin kendini sorgulaması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Türkiye'de şu andaki bu gerilim ortamını hak etmiyor. Şu anda Türkiye'yi kucaklayıcı, kapsayıcı bir ortama ihtiyaç var. Şu anda herkesin kendisini sorgulaması gerekiyor. Bu olaylar bize ne öğretti diye düşünmeliyiz.” diye konuştu.  Türkiye'deki sosyal yapıdaki çözülmelere de dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, aile sistemindeki çöküş, gençlerin evlilikten uzaklaşması, ekonomik sıkıntılar ve yalnızlık gibi sorunların toplumun genel ruh halini olumsuz etkilediğini kaydetti.  Gençlere güven ve adalet duygusu verilirse sorunların büyük kısmı çözülür Bu olumsuzluklara rağmen, toplumsal barışı sağlayacak ortak bir anlamın bulunabileceğini ancak toplumda ciddi bir kaygı ortamı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, "Şu anda toplumda savaş ortamı ruh hali hâkim. İnsanlar gelecekle ilgili güven ve ümit duygusunu hissedemiyor. O yüzden yeni bir amaç ve vizyon ortaya konulması gerekiyor. Kurtuluş Savaşı döneminde olduğu gibi ortak bir amaç etrafında birleşilirse, toplumdaki stresin ve olayların yüzde 50’si azalır." dedi. Toplumun sessiz kalmasının da riskli olduğuna değinen Prof. Dr. Tarhan, karamsarlığa kapılmadan umutla hareket edilmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle genç nesilde adalet beklentisinin yüksek olduğunu belirten Tarhan, "Gençler kötü değil. Masumiyet arayışı içindeler. Onlara güven ve adalet duygusu verirsek, sorunların büyük kısmı çözülür." şeklinde sözlerini tamamladı. Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından toplumda yaşanan korku ve kaygı duyguları ile deprem psikolojisi konusunu değerlendirdi.

Depreme 360 derece açıyla bakmak gerekir

Depreme 360 derece açıyla bakmak gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sadece yer bilimleri açısından bakma eğilimi kaygıyı artırıyor. href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem sonrası psikoloji üç aşamadan oluşuyor. İlk 15 gün içerisinde yaşanan akut stres doğaldır ve genellikle kendiliğinden düzelir. Eğer bu durum dört haftayı aşarsa, posttravmatik stres bozukluğu riski ortaya çıkar. Sekiz haftayı geçtiğinde ise profesyonel klinik yardım alınması gerekir.” dedi.

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem korkusu kişilik yapısına göre farklılık gösteriyor

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem korkusunun kişilik yapısına göre farklılık gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, bazı kişilerin dışarıdan sakin görünmesine rağmen içsel panik yaşayabileceğini, bu tür durumlarda soğukkanlılığın bir savunma mekanizması olduğunu, ancak çözüm bulunamadığı takdirde kronik strese dönüşebileceğini belirtti.

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem korkusunun artmasında belirsizlik, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının büyük etkisi olduğuna işaret eden Prof. Dr. Tarhan, Japonya örneğine vererek, güçlü sistemlerin, toplumun href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">deprem korkusunu azaltmada etkili olduğunu söyledi.

Sorgulamadan inanmamak lazım! 

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem tahminleriyle ilgili kamuoyunda yapılan çelişkili açıklamaları da değerlendiren Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

"Her uzman kendi penceresinden bakarak açıklamalar yapıyor. Bu tür bilimsel tartışmaların ekranlarda değil, uzmanlar arasında kapalı ortamlarda, bilimsel platformlarda yapılması gerekiyor. Resmi kurumlar, uzman görüşlerini bilimsel veriler ışığında değerlendirip toplumla net, güven verici bir dille paylaşmalı. Aksi takdirde halkta daha fazla kaygı ve güvensizlik oluşuyor. Biri diyor ki ‘İstanbul'u terk edin’. Diğeri ‘Geçti bitti.’ Bunu söylerken sadece kendi penceresinden bakıyorlar. En kötü senaryoya göre hareket ediyorlar. En kötü senaryoya karşı kendi ruh halini topluma yansıtıyor. Onun için şu andaki href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">deprem uzmanlarının söylediklerinin hepsini sorgulamadan inanmamak lazım. Yani fazla iyimser olanı da fazla kötümser olanı da.”

Topluma yeni stres faktörleri eklendi

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem sonrası oluşan kronik stresin toplum üzerinde ciddi etkiler oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan “Toplumda kronik bir mutsuzluk hali var. Zaten çalkantılı bir toplumuz, buna yeni stres faktörleri eklendi. Bu tür durumlar grup stresi oluşturur ve sonuçta tartışmalar, kavgalar ve şiddet olayları artar," dedi.

Toplumda zaten var olan suç oranlarının daha da artabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, bu gibi dönemlerde liderliğin kritik rol oynadığını ifade etti. Prof. Dr. Tarhan, “Toplum, yöneticilere ve karar vericilere güven duymazsa kriz daha da derinleşir. Liderler gerçekleri gizlerse kaygı artar. Güvenin kaybolduğu yerlerde kimse rahat edemez. Şu an Türkiye’de depremle ilgili plan ve projeler hazırlandı hissi oluşmadı." ifadelerini kullandı. 

İletişim sistemleri yetersiz kaldı!

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem sonrası iletişim sistemlerinin yetersiz kaldığı yönündeki eleştirileri de değerlendiren Tarhan, "İnternet ve telefon hatları çöktü. Sonrasında sadece özürler geldi. Bu tür afetlere hazırlıkta devletin düzenleyici ve denetleyici rolü çok önemli. Vatandaş vergisini ödüyor; karşılığında etkili kriz yönetimi bekliyor." diye konuştu. 

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem için beyin egzersizleri önerisi

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem korkusuyla baş etmek için "kabul egzersizleri" yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, Japonların da kullandığı 'Acceptance Commitment Therapy' (Kabul ve Kararlılık Terapisi) tekniklerini önerdi. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, egzersizlerin temel adımlarını şöyle açıkladı:

“Korkuya şefkatle yaklaşmak; korkuyu reddetmek yerine onu kabul etmek gerekiyor. Özellikle çocuklar, ebeveynlerinin tepkilerine göre şekilleniyor. Anne-baba soğukkanlı olursa çocuk da korkuyu daha kolay yönetiyor. Nefes ve kas gevşeme egzersizleri; bedenle iletişim kurarak geçmişte aşılmış stresli durumları hatırlamak, şükran duygusunu artırmak önemli. ‘Şu anda sağlıklıyım, şu anda bilincim yerinde’ gibi olumlu düşünceler zihni rahatlatır. Zihinsel sığınak oluşturmak; büyük bir anlamın parçası olduğunu hissetmek kişiye güç verir. İnanç sistemlerinde olduğu gibi yüksek bir varlığa güvenmek, evrende bir düzen olduğunu görmek insanı rahatlatır. Panik anında yalnız olmadığını bilmek çok önemli.”  

Sosyal temas travma etkisini azaltıyor!

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem gecesinde insanların aileleriyle birlikte olma ihtiyacının arttığını gözlemlediklerini belirten Prof. Dr. Tarhan, "Bu içgüdüsel bir davranış. Sosyal temas travmanın etkisini azaltır." dedi. 

Travmalar, anlam arayışını yoğunlaştırıyor…

href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Üsküdar Üniversitesi " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, travma anlarında insanların anlam arayışının yoğunlaştığını belirterek, "Böyle anlarda insan hayatı, değerleri, ilişkileri ve benlik algısını yeniden gözden geçirir. Korkuyu kabul egzersizi yapmak, kendine şefkatle yaklaşmak ve geçmişi pozitif değerlendirmek önemlidir.” ifadesinde bulundu.

Kontrol duygusu yüksek olan kişilerin korkuyu daha yoğun yaşadığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Özellikle panik bozuklukta bu durumun sıkça görülür. Bütçesi milyar doları bulan bir şirketi yöneten bir insanı, kendi tansiyonunu yönetemediğini söylemişti. Çünkü insanın kontrol edebileceği ve edemeyeceği şeyler vardır." diye konuştu. 

Çocuklarda travma yönetimi nasıl olmalı?

Çocukların href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">deprem gibi travmatik olaylardan etkilenme biçiminin yaş gruplarına göre değiştiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, 0-6 yaş arasındaki çocukların en çok bağlılık ilişkisine ihtiyaç duyduğunu söyledi. Prof. Dr. Tarhan, " href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem anında çocuklar mutlaka anne-baba ile birlikte olmalı. Onların yanında olmak, beyinde güven ve sevgi hormonu oksitosin salgılanmasını artırıyor." şeklinde konuştu.

6 yaş sonrası çocukların ise olayları sorgulamaya başladığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, "Bu yaş grubundaki çocuklar 'Neden oldu? Bana bir şey olur mu? Sana bir şey olur mu?' gibi sorular sorar. Bu dönemde çocukları susturmak yerine, onları dinlemek çok önemli. Konuşmak değil, duygularını ifade etmelerine izin vermek gerekir." dedi.

Anne-baba tutumunun çocukların travmaya karşı dayanıklılığını doğrudan etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, "Büyük insan tepkisi beklemeyelim ama büyük insan gibi yaklaşalım. Çocuğun kendini değerli ve güvende hissetmesi, bu dönemin en önemli kazanımıdır." İfadesinde de bulundu.

Gençlerin href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">deprem kaygıları ve psikolojik tepkileri ne?

Gençlerin href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">deprem kaygıları ve psikolojik tepkileri üzerine de değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Tarhan, özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin yaşadığı kimlik sorgulamalarının, anlam arayışlarının doğal olduğunu vurguladı.

Ergenlik döneminin “Ben kimim? Nereye yönelmeliyim? Niçin?” gibi soruların yoğunlukla sorulduğu fırtınalı bir dönem olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bu yaş grubunda varoluş ve anlam sorgulaması yapmaları sağlıklı bir gelişim göstergesidir. href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Deprem gibi büyük olaylar da bu sorgulamaları tetikleyebilir. Eğer ergenler bir grup içinde güvenli bir ortamdaysalar birbirlerine desteklerler. Dış arkadaşlık aileden daha önemlidir. Ergenlik döneminin doğası budur. Aileler bu dönemde ergenlere akıl vermekten çok onların fikirlerine başvurmalı. 'Sence ne yapabiliriz?' gibi sorularla aidiyet duygusu güçlendirilmelidir. Bu yaklaşımın bile terapötik etkisi olur” diye konuştu.

Narsistler depremden daha fazla korkar!

Narsistik kişilerin dışarıdan korkmuyormuş gibi görünebileceklerini ancak depremden en çok korkan gruplardan biri olduklarını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Narsistik kişiler, güçlü görünme zorunluluğunda oldukları için korkularını gizlerler. Aslında güçlü bir karaktere sahip değillerdir; sadece güçlü rolünü oynarlar. Kritik anlarda, örneğin bir depremde, en hızlı kaçış tepkisini gösterenler arasında olabilirler." açıklamasında bulundu.

Zorluklar, daha büyük bir anlamı kavrama fırsatı sunar! 

Türkiye'nin zor bir coğrafyada bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, son dönemde toplumda ‘kalabalıklar içinde yalnızlık’ kavramının yaygınlaştığını belirtti. 

“Üzerine bir de href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=deprem " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">deprem kaygısı eklendiğinde toplumda geleceğe dair umutsuzluk duyguları artabiliyor. Ancak Türkiye geçmişte çok daha büyük krizleri aştı. İstiklal Savaşı, I. Dünya Savaşı gibi büyük zorluklar yaşandı. O dönemlerde bir amaç vardı; şimdi de toplum olarak yeni bir amaç belirlememiz gerekiyor." diyen Prof. Dr. Tarhan, yaşanan zorlukların insanlara daha büyük bir anlamı kavrama fırsatı sunduğunu vurguladı.

Kucaklayıcı, kapsayıcı bir ortama ihtiyaç var!

Herkesin kendini sorgulaması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Türkiye'de şu andaki bu gerilim ortamını hak etmiyor. Şu anda Türkiye'yi kucaklayıcı, kapsayıcı bir ortama ihtiyaç var. Şu anda herkesin kendisini sorgulaması gerekiyor. Bu olaylar bize ne öğretti diye düşünmeliyiz.” diye konuştu. 

Türkiye'deki sosyal yapıdaki çözülmelere de dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, aile sistemindeki çöküş, gençlerin evlilikten uzaklaşması, ekonomik sıkıntılar ve yalnızlık gibi sorunların toplumun genel ruh halini olumsuz etkilediğini kaydetti. 

Gençlere güven ve adalet duygusu verilirse sorunların büyük kısmı çözülür

Bu olumsuzluklara rağmen, toplumsal barışı sağlayacak ortak bir anlamın bulunabileceğini ancak toplumda ciddi bir kaygı ortamı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, "Şu anda toplumda savaş ortamı ruh hali hâkim. İnsanlar gelecekle ilgili güven ve ümit duygusunu hissedemiyor. O yüzden yeni bir amaç ve vizyon ortaya konulması gerekiyor. Kurtuluş Savaşı döneminde olduğu gibi ortak bir amaç etrafında birleşilirse, toplumdaki stresin ve olayların yüzde 50’si azalır." dedi.

Toplumun sessiz kalmasının da riskli olduğuna değinen Prof. Dr. Tarhan, karamsarlığa kapılmadan umutla hareket edilmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle genç nesilde adalet beklentisinin yüksek olduğunu belirten Tarhan, "Gençler kötü değil. Masumiyet arayışı içindeler. Onlara güven ve adalet duygusu verirsek, sorunların büyük kısmı çözülür." şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz href="https://www.yuzyilgazetesi.com.tr/ara?q=Haber " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">Haber Ajansı

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.