Kıymetli dostlar, uzun bir zamandır sizinle gerçekleştirmiş olduğumuz, insanı anlamak ve tanımak üzere bir yolculuğa çıkmıştık. Bu yolculukta gördük ki, bizi özümüzden koparan, meşgul eden, oyalayan, uzaklaştıran bir çok sebepler varmış. Dünyevi meşakkatlerle karşılaştığımız bu sebepler, zaman zaman bizi yolculuğumuzda sekteye uğramıştır. Sizlerle yaptığımız iç yolculuğumuz beni derin düşüncelere sokarak bir arayışa itti. Bu nedenle önce kendimden başlayarak beni oyalayan, uzaklaştıran sebepleri bulmaya çalıştım. Sizlerinde duasıyla iç yolculuğumuzda arayışımız sürüyor. Gönlümüze çarpan ip uçlarıyla kalemin bize yansıyanlarını aktarmaya çalıştım. Yazımızın son safhaları olan özümüze dönüş yolculuğu, bizi nereye ulaştıracaktır, birlikte göreceğiz. Aydınlık ve huzurlu bir kalbin kapılarını açabilmek için, anahtarı bulabilmek, bazı ipuçlarını yakalayabilmenin gayreti içerisinde, gönlümüzden kaleme yansıyan bu satırlarla gönül çoğrafyanıza misafir oluyorum. Umuyorum ki, sizler daha erken kapıyı açan sırlara erişirsiniz. O menzile herkesten önce varmış olursunuz. Keyifli okumlar diler, dua beklerim
Öze Dönüşün Anahtarı: Vicdan Muhasebesi
İnsan, hayatın ona bahşettiği imkanlar, olanaklar ve mevkiler karşısında zaman zaman öz benliğinden uzaklaşmakta; Mal, mülk, makam, statü gibi dünyevi unsurlar, insanın iç dünyasında yozlaşmaya neden olmaktadır. Ancak insanın gerçek kurtuluşu, geçmişte yaptığı hataları fark edip bunlardan çıkmasıyla mümkündür. İşte bu tarihte vicdan muhasebesi devreye girer.
Vicdan muhasebesi yapmak, insanın kendisiyle yüzleşmesini sağlayarak içsel bir dönüşümü başlatır. Bu muhasebe sürecinde kişi, geçmişte yaptığı hataları ve yanlışları fark eder, bunlardan çıkan sonuçlarla kendini yeniden inşa etme fırsatı bulur. Vicdan muhasebeci yapan insan, kim olduğunu, nerede hata yaptığını ve nasıl bir insanın olması gerektiğini daha iyi anlar. Kendini tanıma, ruhsal gelişimin ve önemli bir adımdır
İnsan özünden kopuşun getirdiği huzursuzluk ve tatminsizlik ile aradığı huzuru ve hayal ettiği yaşamın standartlını yakalamakta zorlanmaktadır. Ruhunda yaşadığı bu hal, onu yeniden kendi iç dünyasına dönme arayışına itmektedir. Bu süreçte, birey kendi değerlerini, inançlarını ve duygularını yeniden keşfetmesi için, önce kendiyle barışmalı, ailesini, arkadaş çevresini ve hayatı seven biri olmalıdır.
İnsan kainatın sırrına vakıf olarak doğayla iç içe olmalı, ilim, bilim, sanat, kültürle hemhal olarak dünyevi meşakkatlerden biraz olsun kendini arındırmalıdır. Bu arınma ruhunda huzur sağlarken çeşitli aktivitelerle kazanacağı beceri ve ortaya koyacağı eserler, kendini bilmesini, keşfetmesini sağlayacaktır. Bunu yanında insan manevi ve ahlaki değerleri yeniden kazanması, eğitim ve gelişimine önem vermesi gerekmektedir. İnsanı insan yapan yaratılışın hikmet ve sırrını araması, kendi öz benliklerini yeniden bulma konusunda yardımcı olacaktır.
Öze Dönüş İçsel Yolculukla Başlar
İnsanlık olarak, hızla değişen dünya karşısında özümüzü kaybetme noktasına gelmiş bulunmaktayız. Ancak, kendimize dair farkındalığımızı artırarak ve içsel yolculuğumuza odaklanarak bu kopuşu engellemek mümkündür. Özümüze dönüş, hem bireysel hem de toplumsal anlamda daha tatmin edici ve anlamlı bir yaşamın kapılarını insana aralayabilir.
Öze dönüş yolculuğu, sadece bireyin kendisine değil, aynı zamanda toplumun geneline de olumlu etkiler sağlayacaktır. Bu süreç, daha bilinçli, daha huzurlu ve daha duyarlı bireylerin oluşmasına katkıda bulunacaktır. Sonuç olarak, özümüze dönüş, daha anlam dolu bir yaşamın anahtarını sunacaktır. Bu yolda atılan her adım, bizi daha aydınlık bir geleceğe taşıyacaktır.
Bu süreçte, birey kendi değerlerini, inançlarını ve duygularını yeniden keşfetmesi büyük önem taşır. İnsan iç huzurunu sağlayabilmek için tefekkür etmelidir. Dünyevi işlerden sıyrılarak kalbine, gönlüne, ruhuna doğru bir yolculuk yapmalıdır. İnsan hayatını bir film şeridi gibi gözünün önüne getirmeli, bir vicdan muhasebesi yaparak, nerede, ne zaman, kimlerle kendini özünden ve yaratanından uzaklaştırıldığını, bunu sonucunda neler kazandığını ve neleri kaybettiğinin muhasebesini yapmalıdır..
Huzura Açılan Kapı; Ruhun Zindanlardan Kurtulması
Hayatta birçok faktör, insanın manevi değerlerinden ve yaratandan uzaklaşmasına neden olmaktadır. Günlük telaşlar, dünyevî arzular ve bitmek bilmeyen hırslar, insan ruhunu yoran görünmez zincirlere dönüşmektedir. Bu uzaklaşma, kişinin iç dünyasında huzursuzluk ve mutsuzluk meydana getirmekte; yaptığı işlerden, yaşadığı hayattan, hatta yediği içtiği şeylerden bile tat alamamasına yol açmaktadır. Geçici mutlulukların peşinde koşarken, içsel huzura ulaşması giderek zorlaşmaktadır.
Ancak insan, içindeki bu boşluğu fark ettiğinde ve ruhunun derinliklerine kulak verdiğinde, asıl kaynağa yönelme ihtiyacı hisseder. Zira kalpler ancak manevi tatminle huzura kavuşur. Dünya hayatının cazibesine kapılarak ruhunu ihmal eden insan, içsel bir sıkışmışlık hisseder ve sanki görünmez duvarlarla çevrili bir zindana hapsolmuş gibi olur. Oysa bu zindanın kapısı, her zaman açılmayı beklemektedir.
Bu kapıyı aralayabilmek için insanın önce özüne dönmesi gerekir. Özüne dönüş, bir muhasebe sürecini gerektirir; hatalarla yüzleşmek, vicdanın sesini dinlemek ve fıtratını yeniden inşa etmeye yönelmektir. İçsel huzura giden yol, tövbe ile başlar; pişmanlık, bir arınma vesilesidir. Tövbe eden insan, hatalarından sıyrılarak, vicdanının sesini daha berrak bir şekilde duyabilir.
Ruhun zindanlardan kurtulması, kişinin kendisiyle ve Rabbiyle barışmasıyla mümkündür. İnsan, kendisini dünyevî kaygıların esiri olmaktan kurtardığında, gerçek huzuru bulacaktır. Bu huzur, maddî kazançlarla veya geçici zevklerle değil, insanın yaratılış gayesini idrak etmesiyle gelir. Huzura açılan kapı, her zaman insanın içindedir; önemli olan, o kapıyı açmaya cesaret edebilmektir.
Öze Dönüşün Önündeki Engel: Dünyevi Putlardan Kalbi Arındırma
İnsan, özüne dönüş yolculuğuna çıkmak için çabalarken, önüne pek çok engel çıkar. Dünyevî zevkler, şan, şöhret, mal, mülk, makam ve para gibi unsurlar, bu yolculuğa mani olan en büyük sebeplerdendir. Bunlar, insanın yaratıcıyla buluşmasını, iç dünyasıyla yüzleşmesini ve gerçek huzura ermesini engelleyen perdeler hâline gelir.
Dünyevî putlar, yalnızca mal, mülk, makam, eğlence, zevk sefa ile sınırlı değildir. Bazen insanın kendi nefsini ilahlaştırması, arzularının esiri olması veya hırslarının peşinde koşması onu özünden uzaklaştıran en önemli etkenlerdir. Zamanın büyük bir bölümünü elindeki telefonla geçiren, o olmazsa hayat olamaz diyecek kadar özünden sıyılarak, sanal alemde huzur ve mutluluk arayan insanın Allah’a yakınlaşmasının önündeki büyük engellerdir. İhtiyacı doğrultusunda kullandığı otomobile olan düşkünlüğü, aşırı evlat ve kadın sevgisi de öze dönüşte onu öteleyen, uzaklaştıran, unutturan en önemli sebepler olarak karşımıza çıkmaktadır. Kalbinin bu putlarla sarılması, insanın manevi körleşmesine, vicdanının zayıflamasına, ruhunun karanlıklarda boğulmasına ve hayatın gerçek anlam ve manasından uzaklaşmasına neden olmaktadır.
Ancak insan, güçlü bir irade ortaya koyarak bu engelleri aşmalı ve kalbini saran dünyevî putlardan arınmalıdır. Kalbin saflaşması, insanın daha anlamlı ve tatmin edici bir yaşam sürmesine olanak tanır. Özüne dönüş, insanın kendini keşfetmesiyle başlar; bu süreç, hem kendimizi hem de çevremizi daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Böylece, huzurlu, dengeli ve mutmain bir yaşamın kapıları aralanır.
Yolculuğumuz devam edecektir. Bir sonraki durakta buluşmak üzere; Dua ve Muhabetle