Dr. Eray Güçlüer
Köşe Yazarı
Dr. Eray Güçlüer
 

Olası ABD-İran savaşının Türkiye'ye etkileri

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Gazze savaşından beri ABD ve Batılı müttefikleri Doğu Akdeniz-Basra Körfezi arasında kalan Ortadoğu coğrafyası ile burayı çevreleyen deniz alanlarında stratejik askeri yığınaklanma yapıyorlar. Halen İsrail dahil ABD ve müttefiklerinin bölgede yaklaşık 4 veya 5 uçak gemisi, 40'tan fazla savaş gemisi, deniz ve karada toplam 80 binden fazla asker ve yine İsrail hava kuvvetleri de dahil bin civarında savaş uçağı olduğu tahmin ediliyor. Dün ABD ve İranlı yetkililerin Umman'da yaptıkları görüşmeden de net bir sonuç çıkmadığına göre savaş kapıda demektir. İRAN'IN KARŞI KOYMA KAPASİTESİ ABD'nin İran'a olası saldırısı muhtemelen havadan ve denizden olacak gibi görünüyor. Yani bir kara saldırısı olmayacak. Bu noktada İran'ın ABD ve müttefiklerinin yapacağı hava ve deniz saldırılarına karşı koyma kabiliyeti oldukça düşük. Burada İran'ın güçlü tarafı içeride halkını bir arada tutabilme kabiliyetine bağlı olacaktır. Zira ekonomisi neredeyse tamamen petrol ve doğalgaz ihracatına bağlı olan İran'ın enerji tesislerinin vurulması çok ciddi ekonomik sıkıntılara neden olacaktır ve İran halkı bu durumu ne kadar tolere edebilir şimdiden bilmek oldukça güç. Zaten uzun yıllardır uygulanan ambargolar nedeniyle ekonomik sıkıntılarla boğuşan İran halkının bu noktada hassas sınıra yaklaştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ayrıca gerek suikastlar, sabotajlar ve Kanlı Aban, Mehsa Emini'nin ölümü gibi bir kısım toplumsal olaylarla İran iç yapısının test edildiğini de gözden kaçırmamak gerekir. Irak örneğinde olduğu gibi savaşın şiddeti ve süresine bağlı olarak içeride de yaşanabilecek olaylar İran rejiminin çökmesine ve İran'ın dört parçalı federatif bir yapıya dönüşmesine neden olabilir. TÜRKİYE İÇİN GÜVENLİK RİSKLERİ Komşumuz İran'ın bugüne kadar gerek PKK'ya destek vermesi ve gerekse hem Irak hem de Suriye alanlarında Türkiye'ye karşı hasmane tutumlarda bulunması gibi nedenlerden dolayı pek de masum olduğu söylenemez. Özellikle İran'daki molla rejiminin yürüttüğü mezhepsel temelli politikaların sadece Türkiye için değil, aynı zamanda bütün İslam coğrafyası için zararlı etkiler ürettiğini herkes bilmektedir. Ancak Irak ve Suriye'den sonra İran'ın da istikrarsızlaşması Türkiye için ciddi güvenlik problemleri de oluşturabilir. Bu olası güvenlik problemlerini üç başlık altında toplayabiliriz. Birincisi göç meselesidir. Savaştan ve iç karışıklıklardan kaçmak isteyen toplumsal gruplar doğal olarak en güvenli ülkeye yani bize doğru ilerleyen göç dalgaları oluşturabilir. Zaten üç milyondan fazla geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin ülkemizdeki varlığı söz konusuyken yeni göç hareketlerinin olmasına karşı Türkiye tedbirlerini planlamalıdır. Diğer konu ise İran'da oluşacak boşluk alanlarından istifadeyle başta PKK olmak üzere terör örgütlerinin güç kazanması ve hatta yeni terör örgütlerinin ortaya çıkmasıdır. Türkiye yurt içindeki terörü bitirdiği, Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki PKK terörü üzerinde ciddi baskılar oluşturduğu bir dönemde yani PKK'nın artık tamamen bitme noktasına yaklaştığı bir zamanda ABD-İran savaşı ölmekte olan PKK'ya da can suyu olabilir ki Türkiye'nin buna izin vermemesi gerekir. Zaten dikkat edilirse gerek yurt içindeki birtakım aparatların terörsüz Türkiye sürecini oyalamaya çalışmaları gerekse Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki terörist artıklarının oyalama ve zaman kazanma çabaları da bu kanaati güçlendirmektedir. Üçüncü husus ise İran'ın batısında Irak sınırına komşu olan ve içerisinde Kandil Dağı'nın bir bölümünü de kapsayan Kürdistan eyaletinin savaş sonrası özerk Kürdistan şekline dönüşmesinin oluşturabileceği siyasal ve sosyal sonuçları da düşünmek gerekir. Zira burası aynı zamanda Irak'In kuzeyindeki özerk yönetim ve batıya uzanımında Suriye'deki PKK/PYD varlığının olduğu bölgeyle de komşudur. Kaynak Akşam gazatesi  
Ekleme Tarihi: 24 April 2025 - Thursday
Dr. Eray Güçlüer

Olası ABD-İran savaşının Türkiye'ye etkileri

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Gazze savaşından beri ABD ve Batılı müttefikleri Doğu Akdeniz-Basra Körfezi arasında kalan Ortadoğu coğrafyası ile burayı çevreleyen deniz alanlarında stratejik askeri yığınaklanma yapıyorlar. Halen İsrail dahil ABD ve müttefiklerinin bölgede yaklaşık 4 veya 5 uçak gemisi, 40'tan fazla savaş gemisi, deniz ve karada toplam 80 binden fazla asker ve yine İsrail hava kuvvetleri de dahil bin civarında savaş uçağı olduğu tahmin ediliyor. Dün ABD ve İranlı yetkililerin Umman'da yaptıkları görüşmeden de net bir sonuç çıkmadığına göre savaş kapıda demektir.

İRAN'IN KARŞI KOYMA KAPASİTESİ

ABD'nin İran'a olası saldırısı muhtemelen havadan ve denizden olacak gibi görünüyor. Yani bir kara saldırısı olmayacak. Bu noktada İran'ın ABD ve müttefiklerinin yapacağı hava ve deniz saldırılarına karşı koyma kabiliyeti oldukça düşük. Burada İran'ın güçlü tarafı içeride halkını bir arada tutabilme kabiliyetine bağlı olacaktır. Zira ekonomisi neredeyse tamamen petrol ve doğalgaz ihracatına bağlı olan İran'ın enerji tesislerinin vurulması çok ciddi ekonomik sıkıntılara neden olacaktır ve İran halkı bu durumu ne kadar tolere edebilir şimdiden bilmek oldukça güç. Zaten uzun yıllardır uygulanan ambargolar nedeniyle ekonomik sıkıntılarla boğuşan İran halkının bu noktada hassas sınıra yaklaştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ayrıca gerek suikastlar, sabotajlar ve Kanlı Aban, Mehsa Emini'nin ölümü gibi bir kısım toplumsal olaylarla İran iç yapısının test edildiğini de gözden kaçırmamak gerekir. Irak örneğinde olduğu gibi savaşın şiddeti ve süresine bağlı olarak içeride de yaşanabilecek olaylar İran rejiminin çökmesine ve İran'ın dört parçalı federatif bir yapıya dönüşmesine neden olabilir.

TÜRKİYE İÇİN GÜVENLİK RİSKLERİ

Komşumuz İran'ın bugüne kadar gerek PKK'ya destek vermesi ve gerekse hem Irak hem de Suriye alanlarında Türkiye'ye karşı hasmane tutumlarda bulunması gibi nedenlerden dolayı pek de masum olduğu söylenemez. Özellikle İran'daki molla rejiminin yürüttüğü mezhepsel temelli politikaların sadece Türkiye için değil, aynı zamanda bütün İslam coğrafyası için zararlı etkiler ürettiğini herkes bilmektedir. Ancak Irak ve Suriye'den sonra İran'ın da istikrarsızlaşması Türkiye için ciddi güvenlik problemleri de oluşturabilir. Bu olası güvenlik problemlerini üç başlık altında toplayabiliriz. Birincisi göç meselesidir. Savaştan ve iç karışıklıklardan kaçmak isteyen toplumsal gruplar doğal olarak en güvenli ülkeye yani bize doğru ilerleyen göç dalgaları oluşturabilir. Zaten üç milyondan fazla geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin ülkemizdeki varlığı söz konusuyken yeni göç hareketlerinin olmasına karşı Türkiye tedbirlerini planlamalıdır. Diğer konu ise İran'da oluşacak boşluk alanlarından istifadeyle başta PKK olmak üzere terör örgütlerinin güç kazanması ve hatta yeni terör örgütlerinin ortaya çıkmasıdır.

Türkiye yurt içindeki terörü bitirdiği, Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki PKK terörü üzerinde ciddi baskılar oluşturduğu bir dönemde yani PKK'nın artık tamamen bitme noktasına yaklaştığı bir zamanda ABD-İran savaşı ölmekte olan PKK'ya da can suyu olabilir ki Türkiye'nin buna izin vermemesi gerekir. Zaten dikkat edilirse gerek yurt içindeki birtakım aparatların terörsüz Türkiye sürecini oyalamaya çalışmaları gerekse Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki terörist artıklarının oyalama ve zaman kazanma çabaları da bu kanaati güçlendirmektedir. Üçüncü husus ise İran'ın batısında Irak sınırına komşu olan ve içerisinde Kandil Dağı'nın bir bölümünü de kapsayan Kürdistan eyaletinin savaş sonrası özerk Kürdistan şekline dönüşmesinin oluşturabileceği siyasal ve sosyal sonuçları da düşünmek gerekir. Zira burası aynı zamanda Irak'In kuzeyindeki özerk yönetim ve batıya uzanımında Suriye'deki PKK/PYD varlığının olduğu bölgeyle de komşudur.

Kaynak Akşam gazatesi

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.