Recep Garip
Köşe Yazarı
Recep Garip
 

GÜNLERİN DİLİ

Bugün İstanbul'a kar yağdı yağacak derken hafif kar atıştırmalarına tanıklık ettik. İstanbul'da her gün yeni tanıklıklara, yeni dostluk ve taze umutlu baharlara yüzünüz dönebilir. Gözleriniz umutla  gönenebilir. Simitçilere, tanımadıklarınıza selamlar verebilirsiniz. İstanbul koca bir dünyadır. İkliminden insanına, vapurundan gemisine, treninden uçağına, martısından güvercinine, camisinden minaresine, hanlarından hamamlarına, simitçisinden balıkçısına, Hareminden Kızkulesine koca bir dünyadır. Sultanahmet'ten Ayasofya'ya, Haliçten Kasımpaşa'ya, İstiklal Caddesinden Mahmutpaşaya, Kapalı Çarşıdan Galataya, Şemsipaşadan Hüdayiye, Yahya Efendiden Kuzguncuğa, Eyüp Sultandan Seyyid Nizam'a sayısız kalbimizin tıkırtıları yansır bu koca şehirde. İstanbul koca bir dünyadır: her attığın adımda sana dokunur, seslenir, gözlerinde masmavi boğazın suları toplanır. Mevsim mevsim değişerek sana en güzel şiirlerini, resimlerini, hikâyelerini ve romanlarını yazdırır. Yüz yüze göz göze bakma fırsatları verir. Bu şehrin insanlarını, dostlarını, sanatçılarını, ustalarını ve üstatlarını tanıtır. Bugün böylesi bir İstanbul günüydü. Tasavvuf Sanatçısı Feyzullah Çelebi kardeşimin beraber olma talebi üzerine Bemol Sanat Galerinde buluşup Seyyid Nizam Hazretlerini ziyaret edip bir dost meclisinde dünya ve ahiret dengesinde kaçırdığımız mühim meseleler üzerinde yolculuk yapıp muhabbetimizi koyulaştırdık. Derdimiz birdi, sükûtumuz aynıydı. Saat 15.00' te Feyzullah Çelebi kardeşimizin riyasetinde, Es-Seyyid Gavsü’l-Âzam Seyyid Nizam Hazretleri’nin huzur-u şerifinde bulunma şerefine nail olduk elhamdülillah. Huzurda dua ve niyazlarla gönüllerimizi arındırdık, salavat-ı şerifeler getirdik. Kabri şerifte hatim okuyan annemizin duasına hep birlikte âmin diyerek huzurdan ayrıldık. Kabri Şerif’ten ayrıldıktan sonra Hayri Baraçlı, Murat Salim Tokaç ve bendeniz Hayri Bey'in arabasına bindik. Feyzullah Çelebi’nin yemek davetine icabet etmek üzere Merkezefendi’ye doğru yola koyulduk. Yol boyunca Kunduracı Baba’dan bahis açıldı. Benim tanıma fırsatım olmadı. Hayri Baraçlı Bey ise kendisini yakından tanıdığını ifade edince sohbet; Kur'an ve sünnet, tasavvufun özü olduğundan zahir ve bâtın, iman, amel, takva, ihlas ve samimiyet üzerine sohbet su gibi aktı. Ruhumuza inşirah edip bir seyr ü sülûk gibiydi. Seçil Ofsetin sahibi Selahi Ağabeyimiz de su sırada telefonla sohbetimize muhabbet kattı. Yemek sonrası Hayri Baraçlı Bey ile vedalaşıp musafahalaşarak ayrıldık. Yolculuk esnasında Amir Ateş Bey ile telefonda hasbihal eyledik. Mahzun bir edayla: "bugün sizinle beraber olamadım, hastayım, evdeyim, dua bekliyorum" ifadelerine şifalar diledik. Bu sözleri içimizi burktu lakin gönüllerimizin bir olduğunu, kalplerimizin beraber attığını biliyordum. O da bunu hissetmiş olacak ki, "gönüllerimiz ve kalplerimiz birdir" diyerek bu muhabbeti taçlandırdı. Fakirden de güfte için üç şiir istedi. Bir sohbetimizde Seyyid Ahmet Cemil Üstadımızın grip ve nezle ile ilgili şunu söylediklerini hatırlıyorum: "Grip ve Nezle Allah'ın kulunun vücudundaki mikropları ve  iltihapları temizlemek üzere gönderdiği bir nimetidir". Dualarla, iyi temennilerle sağlık ve afiyet temennilerimle telefonu noktaladık. Yolculuk esnasında Feyzullah Bey, bana dönerek: "Recep Abi, Yasin Hatipoğlu Üstadı bir araya bilir misin" diye ricada bulundu. Telefonu açan Yasin Ağabey, yorgun ve bitkin bir ses tonuyla ama gönülden bir memnuniyetle karşılık verdi. Derin bir duygusallık içinde dualar ettik ve şu şiirini bizlerle paylaştı: "Defter dürülünce bir gün dürülür defteri ömrün, Savaşın anlamı kalmaz... Dostlar götürür kabrine, ekmekle aşın anlamı kalmaz. Yalnız bırakırlar seni, Münker ve Nekir sorguya başlar, Bundan öte kabrindeki zümrütlü taşın anlamı kalmaz. Kiminde güller açar, kimi var küskün ölür. Kimi Allah dostudur, melekten üstün ölür. Hiçbir şey bâkî değil, herkes ölümü tadar, Rabbimden emir gelir, ölüm de bir gün ölür..." Bu mısraları işittiğimizde kalplerimize derin bir hüzün çöktü. Feyzullah Bey, büyük bir hürmet ve muhabbetle Yasin Abi'ye teşekkür ederken Abdülkadir Geylani Hazretleri’nden şu sözünü hatırlattı: "Garip olmak güzeldir. Allah ve Rasûlü gariplerle beraberdir. Ehlullah da garipleri sever." Bu sözlerle muhabbeti noktalarken, duygular gözyaşlarına dönüştü. Evliyaların, Allah dostlarının himmeti, sevgisi ve muhabbeti üzerimizde daim olsun diyerek telefonu sırladık. Yolda sohbetin devamında içindeki muhabbeti dile getirerek, "Recep abi, Hayri Abi’yi çok sevdim. Böyle devlet erkânının, büyüklerimizin sayısını Rabbim çoğaltsın" diyerek güzel temennilerde bulunduk. Samimiyet, idrak ve tefekkür iç içeydi. Maltepe’de Bemol’e vardığımızda Feyzullah Bey kardeşim derin bir hissiyat içinde şu mısraları söyledi: "Bir dost gördüm koşar dosta, Dost varır şimdi huzura, Geldi âşıklar meydana, Bu meydan mekteb-i irfan..." Gönüllerin dostu olan Allah ve Rasûlüne giden en kutlu yol, sıratı müstakim yoludur. Sıratı müstakim, dosdoğru yol üzere olmak demektir. İman sahipleri hangi işin mensubu olurlarsa olsunlar dosdoğru olmakla ödevlidirler. Yalanın, riyakârlığın, gurur ve kibrin ne küçüğü olur, ne pembesi, ne de beyazı. Yalan her daim yalandır. Gösteriş meraklısı olan kişi (kadın-erkek fark etmez) her daim nefis tuzak kurarak çelme takmakta kendini gösterebilmek için ne emekler, masraflar yapmaktadır. Oysa Allah’a kul, Habibine ümmet olmak için masrafa ihtiyacı yoktur. Teslimiyet içinde yolda olması, itirazsız emirlere boyun eğmesi, yasakları elinin tersiyle itimesi yeterlidir.  İslamın beş ve imanın altı şartını yerine getirmesi, bol sadaka vermesi, nafileleri ihmal etmemesi, adalet üzere olması, haksızlık karşısında susmaması, güzel ahlak ve edep sahibi olması yetirlidir. Hakkı hak bilmesi, batılı batıl bilip ondan kaçınması, nefse hoş gelen her ne var ise onlardan kurtulmak için gayret emtesi önemlidir.    Koca bir dünya olan İstanbul, sanatı, şiiri, estetiği, kültür ve tarihi içinde büyütüyor. Bu şehrin gündüzü başka gecesi başkadır. Yazı başka kışı başkadır. Şiire başka, ozana başka dokunur. İstanbul’da yaşayan her insana İstanbul bir şekilde dokunur. Mesele gördüğünün ötesinde bir değerin, kıymetin bu şehirde ikamet ettiğini bilmektir. Unutma, gördüğün görmediklerine kapılar açsın. Gördüm diye havalanma an gelir nefis gurur ve kibre kapılıverirde elinde, gönlünde değere dair bir şeycik kalmaz. Her ne kıymetle kıymetli isen kadrini bil, şükründen geri durma, hamt etmeyi ihmal etme. Kişi bildiğinin âlimi bilmediğinin cahilidir unutma. Üç çeşit cahillikten bahsedilir: Kişi bilmez, lakin bilmediğini bilir. Bu hiç olmazsa iyidir. Kişi bilmez, lakin bilmediğini de bilmez. Bu kötüdür. Kişi bilmez, lakin bildiğini zanneder ki bu daha büyük kötüdür, eksikliktir. Günler bize Allah’ın bir ikramıdır. Zaman gibi, vakit gibi, an gibi. Allah (cc) bizlere idrak etmeyi, kendimizi tanıyıp bilmeyi lütfeylesin. Böyle olursa Rabbimizi tanıma, bilme fırsatımız olur. Muhabbetimiz, dostluklarımız daimi olsun. Geçici ve kaybolan çinsten olmasın. Gönüllerimizi birbirine bağlayan Allah’ın ipi hiç kopmasın. Amellerimizi, kardeşliğimizi rızasına müteallik kılsın. Âmin. Âlemlere rahmet, Hz Muhammed Mustafa’ya salavat ile Allahumme salli ala seyyidina ve Nebiyyina Muhammed ve ala ali Seyyidina Muhammed. Şaban ayımız mübarek olsun. Ramazana ulaşmayı rabbim lütfetsin. Âmin velhamdülillahi rabbil âlemin. 6 Şubat 2025 – İstanbul 
Ekleme Tarihi: 12 Şubat 2025 - Çarşamba
Recep Garip

GÜNLERİN DİLİ

Bugün İstanbul'a kar yağdı yağacak derken hafif kar atıştırmalarına tanıklık ettik. İstanbul'da her gün yeni tanıklıklara, yeni dostluk ve taze umutlu baharlara yüzünüz dönebilir. Gözleriniz umutla  gönenebilir. Simitçilere, tanımadıklarınıza selamlar verebilirsiniz.

İstanbul koca bir dünyadır. İkliminden insanına, vapurundan gemisine, treninden uçağına, martısından güvercinine, camisinden minaresine, hanlarından hamamlarına, simitçisinden balıkçısına, Hareminden Kızkulesine koca bir dünyadır. Sultanahmet'ten Ayasofya'ya, Haliçten Kasımpaşa'ya, İstiklal Caddesinden Mahmutpaşaya, Kapalı Çarşıdan Galataya, Şemsipaşadan Hüdayiye, Yahya Efendiden Kuzguncuğa, Eyüp Sultandan Seyyid Nizam'a sayısız kalbimizin tıkırtıları yansır bu koca şehirde.

İstanbul koca bir dünyadır: her attığın adımda sana dokunur, seslenir, gözlerinde masmavi boğazın suları toplanır. Mevsim mevsim değişerek sana en güzel şiirlerini, resimlerini, hikâyelerini ve romanlarını yazdırır. Yüz yüze göz göze bakma fırsatları verir. Bu şehrin insanlarını, dostlarını, sanatçılarını, ustalarını ve üstatlarını tanıtır. Bugün böylesi bir İstanbul günüydü. Tasavvuf Sanatçısı Feyzullah Çelebi kardeşimin beraber olma talebi üzerine Bemol Sanat Galerinde buluşup Seyyid Nizam Hazretlerini ziyaret edip bir dost meclisinde dünya ve ahiret dengesinde kaçırdığımız mühim meseleler üzerinde yolculuk yapıp muhabbetimizi koyulaştırdık. Derdimiz birdi, sükûtumuz aynıydı.

Saat 15.00' te Feyzullah Çelebi kardeşimizin riyasetinde, Es-Seyyid Gavsü’l-Âzam Seyyid Nizam Hazretleri’nin huzur-u şerifinde bulunma şerefine nail olduk elhamdülillah. Huzurda dua ve niyazlarla gönüllerimizi arındırdık, salavat-ı şerifeler getirdik. Kabri şerifte hatim okuyan annemizin duasına hep birlikte âmin diyerek huzurdan ayrıldık. Kabri Şerif’ten ayrıldıktan sonra Hayri Baraçlı, Murat Salim Tokaç ve bendeniz Hayri Bey'in arabasına bindik. Feyzullah Çelebi’nin yemek davetine icabet etmek üzere Merkezefendi’ye doğru yola koyulduk. Yol boyunca Kunduracı Baba’dan bahis açıldı. Benim tanıma fırsatım olmadı. Hayri Baraçlı Bey ise kendisini yakından tanıdığını ifade edince sohbet; Kur'an ve sünnet, tasavvufun özü olduğundan zahir ve bâtın, iman, amel, takva, ihlas ve samimiyet üzerine sohbet su gibi aktı. Ruhumuza inşirah edip bir seyr ü sülûk gibiydi. Seçil Ofsetin sahibi Selahi Ağabeyimiz de su sırada telefonla sohbetimize muhabbet kattı.

Yemek sonrası Hayri Baraçlı Bey ile vedalaşıp musafahalaşarak ayrıldık. Yolculuk esnasında Amir Ateş Bey ile telefonda hasbihal eyledik. Mahzun bir edayla: "bugün sizinle beraber olamadım, hastayım, evdeyim, dua bekliyorum" ifadelerine şifalar diledik. Bu sözleri içimizi burktu lakin gönüllerimizin bir olduğunu, kalplerimizin beraber attığını biliyordum. O da bunu hissetmiş olacak ki, "gönüllerimiz ve kalplerimiz birdir" diyerek bu muhabbeti taçlandırdı. Fakirden de güfte için üç şiir istedi. Bir sohbetimizde Seyyid Ahmet Cemil Üstadımızın grip ve nezle ile ilgili şunu söylediklerini hatırlıyorum: "Grip ve Nezle Allah'ın kulunun vücudundaki mikropları ve  iltihapları temizlemek üzere gönderdiği bir nimetidir". Dualarla, iyi temennilerle sağlık ve afiyet temennilerimle telefonu noktaladık.

Yolculuk esnasında Feyzullah Bey, bana dönerek: "Recep Abi, Yasin Hatipoğlu Üstadı bir araya bilir misin" diye ricada bulundu. Telefonu açan Yasin Ağabey, yorgun ve bitkin bir ses tonuyla ama gönülden bir memnuniyetle karşılık verdi. Derin bir duygusallık içinde dualar ettik ve şu şiirini bizlerle paylaştı:

"Defter dürülünce bir gün dürülür defteri ömrün,
Savaşın anlamı kalmaz...
Dostlar götürür kabrine, ekmekle aşın anlamı kalmaz.

Yalnız bırakırlar seni, Münker ve Nekir sorguya başlar,
Bundan öte kabrindeki zümrütlü taşın anlamı kalmaz.

Kiminde güller açar, kimi var küskün ölür.
Kimi Allah dostudur, melekten üstün ölür.
Hiçbir şey bâkî değil, herkes ölümü tadar,
Rabbimden emir gelir, ölüm de bir gün ölür..." Bu mısraları işittiğimizde kalplerimize derin bir hüzün çöktü. Feyzullah Bey, büyük bir hürmet ve muhabbetle Yasin Abi'ye teşekkür ederken Abdülkadir Geylani Hazretleri’nden şu sözünü hatırlattı: "Garip olmak güzeldir. Allah ve Rasûlü gariplerle beraberdir. Ehlullah da garipleri sever." Bu sözlerle muhabbeti noktalarken, duygular gözyaşlarına dönüştü. Evliyaların, Allah dostlarının himmeti, sevgisi ve muhabbeti üzerimizde daim olsun diyerek telefonu sırladık. Yolda sohbetin devamında içindeki muhabbeti dile getirerek, "Recep abi, Hayri Abi’yi çok sevdim. Böyle devlet erkânının, büyüklerimizin sayısını Rabbim çoğaltsın" diyerek güzel temennilerde bulunduk. Samimiyet, idrak ve tefekkür iç içeydi. Maltepe’de Bemol’e vardığımızda Feyzullah Bey kardeşim derin bir hissiyat içinde şu mısraları söyledi:

"Bir dost gördüm koşar dosta,
Dost varır şimdi huzura,
Geldi âşıklar meydana,
Bu meydan mekteb-i irfan..."

Gönüllerin dostu olan Allah ve Rasûlüne giden en kutlu yol, sıratı müstakim yoludur. Sıratı müstakim, dosdoğru yol üzere olmak demektir. İman sahipleri hangi işin mensubu olurlarsa olsunlar dosdoğru olmakla ödevlidirler. Yalanın, riyakârlığın, gurur ve kibrin ne küçüğü olur, ne pembesi, ne de beyazı. Yalan her daim yalandır. Gösteriş meraklısı olan kişi (kadın-erkek fark etmez) her daim nefis tuzak kurarak çelme takmakta kendini gösterebilmek için ne emekler, masraflar yapmaktadır. Oysa Allah’a kul, Habibine ümmet olmak için masrafa ihtiyacı yoktur. Teslimiyet içinde yolda olması, itirazsız emirlere boyun eğmesi, yasakları elinin tersiyle itimesi yeterlidir.  İslamın beş ve imanın altı şartını yerine getirmesi, bol sadaka vermesi, nafileleri ihmal etmemesi, adalet üzere olması, haksızlık karşısında susmaması, güzel ahlak ve edep sahibi olması yetirlidir. Hakkı hak bilmesi, batılı batıl bilip ondan kaçınması, nefse hoş gelen her ne var ise onlardan kurtulmak için gayret emtesi önemlidir.   

Koca bir dünya olan İstanbul, sanatı, şiiri, estetiği, kültür ve tarihi içinde büyütüyor. Bu şehrin gündüzü başka gecesi başkadır. Yazı başka kışı başkadır. Şiire başka, ozana başka dokunur. İstanbul’da yaşayan her insana İstanbul bir şekilde dokunur. Mesele gördüğünün ötesinde bir değerin, kıymetin bu şehirde ikamet ettiğini bilmektir. Unutma, gördüğün görmediklerine kapılar açsın. Gördüm diye havalanma an gelir nefis gurur ve kibre kapılıverirde elinde, gönlünde değere dair bir şeycik kalmaz. Her ne kıymetle kıymetli isen kadrini bil, şükründen geri durma, hamt etmeyi ihmal etme. Kişi bildiğinin âlimi bilmediğinin cahilidir unutma. Üç çeşit cahillikten bahsedilir: Kişi bilmez, lakin bilmediğini bilir. Bu hiç olmazsa iyidir. Kişi bilmez, lakin bilmediğini de bilmez. Bu kötüdür. Kişi bilmez, lakin bildiğini zanneder ki bu daha büyük kötüdür, eksikliktir.

Günler bize Allah’ın bir ikramıdır. Zaman gibi, vakit gibi, an gibi. Allah (cc) bizlere idrak etmeyi, kendimizi tanıyıp bilmeyi lütfeylesin. Böyle olursa Rabbimizi tanıma, bilme fırsatımız olur. Muhabbetimiz, dostluklarımız daimi olsun. Geçici ve kaybolan çinsten olmasın. Gönüllerimizi birbirine bağlayan Allah’ın ipi hiç kopmasın. Amellerimizi, kardeşliğimizi rızasına müteallik kılsın. Âmin. Âlemlere rahmet, Hz Muhammed Mustafa’ya salavat ile Allahumme salli ala seyyidina ve Nebiyyina Muhammed ve ala ali Seyyidina Muhammed. Şaban ayımız mübarek olsun. Ramazana ulaşmayı rabbim lütfetsin. Âmin velhamdülillahi rabbil âlemin.

6 Şubat 2025 – İstanbul 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.