Salih Nurettin Çevik
Köşe Yazarı
Salih Nurettin Çevik
 

İNSANIN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ - 5 Yaratılıştaki Mucize: İlk İnsan, İlk Peygamber, İlk Baba

Merhaba Kıymetli Dost Yeni bir yolculuk için çıktık yollara,.. Gönül duraklarında bizleri bekleyen kıymetli dostlarla heyecanımızı paylaşmak, gönülden kaleme düşen sözlerimizi gönül sofralarımızda pişirmek ve ruhumuza gıda olması duasıyla sizleri, ruhun muhabbet halkasına davet ediyorum. İçinde büyük çalkantıların olduğu, kıyametlerin koptuğu, iç ve dış dünyamızda her gün bizleri şaşırtan ve zaman zaman kanlarımızı donduran olaylar karşısında biz kendimizi, ailemizi, çocuklarımızı ve imanımızı nasıl koruyacağız bilmek ve anlamakta zorluk çekiyoruz Tek kurtuluşun özümüzde saklı olduğu inancıyla, özümüze yolculuk yaparak, kimliğimizi bulmak ve yaratılmışların en şereflisi, en güzeli, en kıymetli insan olduğumuzu hatırlayabilmek ve hatırlatabilmek üzere gönülden kaleme, kalemden söze, sözden kelimelere ve satırlara dökülen yazımızın, kelimelerin dilinde gönlünüze damıtılması duasıyla… Keyifle okumanız temennisyle, yol arkadaşlarıma esenlikler diliyorum. İlk İnsan, İlk Peygamber, İlk Baba İnsanlığın var oluşunda emsalsiz olarak topraktan yaratılan, ilk insan, ilk peygamber, ilk mucize ve ilk baba olan Adem (as), insanlık tarihinin başlangıcında Allah’ın büyük bir görev ve misyon yüklediği şahsiyettir. Baba, insanın var oluşunda ve neslin devamlılığında hem temel bir unsur hem de derin bir sorumluluk taşıyan bir figürdür. Babanın ailedeki rolü, anneninki kadar temel ve değerlidir. Anne ve baba, ailenin iki temel direğini oluşturur; ancak baba, aynı zamanda çatıyı taşıyan kolon gibidir. Baba, ailenin kalkanıdır. Tehlikeler karşısında koruyucu, rehberlik eden ve neslin devamlılığını sağlayan bir güven kaynağıdır. Babanın rolü sadece aileyi maddi olarak desteklemekle sınırlı değildir. Baba olmak, hayatın anlamını evlatlarına doğru bir şekilde aktarmak, onları hem hayata hazırlamak hem de ahlaki bir duruş kazandırmaktır. Çocuklarına yol gösteren, hakikati gösteren ve yaşam fırtınalarında bir rehber olan baba, fırtınalar arasında koruyucu bir dağ ve limanda, hırçın denizlerden  kendini güvende tutmak isteyen  gemileri sabitleyen bir iskele babası gibidir.  Aynı zamanda, aile bahçesinde gölgesinde huzur bulunan sağlam bir ağaçtır. Çocuklarına yol gösteren bir rehber, düşüşlerinde kaldıran bir dosttur. Baba Baba, hayatın fırtınalarına, insanı yoldan çıkaran cazibelerine karşı savrulmamızı önleyen, doğruyu ve hakikati gösteren örnek aldığımız bir model, bir rehberdir. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmamıza vesile olan bir öğretmendir. Her düştüğümüzde bizi ayağa kaldıran müşfik bir eldir. Ahlaki duruş, bir babanın en güçlü rehberlik aracıdır. Dürüstlük, adalet, merhamet ve özveri gibi değerleri, hayatın içinde bize öğreten, örnek teşkil eden yol gösterendir. Baba hem örnek olması hem de çocuklarına bu değerleri öğretmesi açısından kritik öneme sahiptir. Baba, aile içinde bir öğretmen gibi hareket eder, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt etmeyi öğretir. Her düştüğümüzde bizi kaldıran müşfik bir eldir. Baba olmak, sadece ailenin maddi ihtiyaçlarını karşılamak değildir. Baba olmak, çocuklarını iyi bir insan olarak yetiştirmek hayata kazandırmaktır. Bugün teknolojinin ve sosyal değişimlerin etkisiyle, babalık rolü de dönüşmektedir. Ancak özünde değişmeyen, babanın evlatlarına ahlaki ve manevi değerler aşılayarak onların kişiliklerini şekillendirmesidir. Modern babalık, sadece koruyucu bir rol üstlenmek değil, aynı zamanda sevgi, empati ve iletişimle ailenin güçlü bir parçası olmaktır. Baba aynı zamanda “hayat bahçesindeki koruyucu bir ağaç”  gibidir. Baba, sevgiyle büyüttüğü ağaçlar gibi, gölgesinde huzur bulduğumuz bir çınardır. Kökleri sağlam, dalları geniş ve meyveleri bereketlidir. O, özüne dönmenin ve hakikati bulmanın ilk adımıdır. ‘’Baba, göz aydınlığı yavrularımızın ebedi kurtuluşu için Hz. Nûh gibi evladı için çırpınmaktır. O, “Haydi yavrum! Sen de bizimle birlikte bin!”2 diyerek inkâr eden oğlunu kurtuluş gemisine davet etmişti. Baba olmak, Hz. İbrâhîm gibi çocuklarımızı iyi bir mümin olarak yetiştirmek ve onlar için her daim hayır dilemektir. O, “Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namaza devam edenlerden eyle!”3 diyerek Allah’tan neslinin iyiliğini niyaz etmişti. Baba olmak, Hz Lokmân (a.s) gibi şefkat dolu ifadelerle çocukları iyiliğe yönlendirip kötülükten alıkoymak için çabalamaktır. O, “Yavrucuğum! “13. Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti. Namazını dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış.”4 sözleriyle evladına hikmet yüklü nasihatlerde bulunmuştu.’’ Baba olmak, Hz Yakup (a.s)  evlatlarına “Ey oğullarım! Allah sizin için bu yüce dini seçmiştir. Siz Müslüman (Allah’a teslim olmuş) olmaktan başka, sakın hiçbir şekilde ölmeyin. 87. ‘’Ey yavrularım! Gidin de Yusuf ve kardeşinden (haber almayı) araştırın! Allah’ın merhametinden ümit kesmeyin! Şüphesiz ki kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın merhametinden ümit kesmez’’1 diyerek evlatlarına nasihatlarıyla dualarıyla yol göstermekti. Baba olmak, İnsanlığın ilk babası, Hz. Âdem, (a.s) gibi  doğru yolu göstermektir. Hz. Adem'in oğullarına yaptığı nasihat, insanlık tarihinin en önemli öğütlerinden biridir. İlk insan ve peygamber olan Hz. Adem Aleyhisselâm, oğullarının doğru yolda ilerlemelerini sağlamak amacıyla onlara çeşitli nasihatlerde bulunmuştur. Bu nasihatlerden bazıları, Hz. Şit gibi kendisi de doğru yoldan gidenler için bir rehber niteliği taşırken, diğerleri ise şeytana uyarak sapkınlık yoluna girenlere karşı uyarılar içermektedir. Özellikle Hz. Şit'e yaptığı beş nasihat, onun için önemli bir bilgi ve rehberlik kaynağıdır. Oğluna hitaben "Ey Şit! Oğullarına söyle:" diye başlayan bu nasihatler, gelecekteki nesillerin hangi yolda ilerlemeleri gerektiği hakkında değerli bilgiler sunmaktadır. Baba olmak, Peygamber Efendimiz (s.a.s) gibi çocuklarımıza hayatın her alanında örnek ve rehber olmaktır. Allah Resûlü (s.a.s), ailesine karşı son derece şefkatliydi. Onun hanesinde sevgi ve saygı hâkimdi. O, merhamet ve adaletten, nezaket ve zarafetten asla ayrılmazdı..’’ Baba olmak, Filistin, Gazzeli çocuğun şehit babasına seslenişindeki gözyaşında ve duasında olmaktır. ‘’Baba sen gittin. Beni sabah namazına şimdi kim uyandıracak’’…''Babam. Dolunay kadar güzelsin babam. Allah sana merhamet eylesin babam.''... diye yerleri ıslatan gözyaşlarının içinde olmaktır. Baba olmak, Filistinli bir babanın, İsrail askerlerinin kurşun yağmurlarından korunmak için, sığındıkları bir beton bloğun arkasında sessizce ölümü beklemektir. Çocuğun gözyaşları içindeki haykırışına;  "Baba neden bize ateş ediyorlar?" Sözlerine vücudunu siper ederek, kurşunlara kalkan olarak cevap vermektir. İsrail askerlerinin sevinçle attıkları, "Çocuk öldü, çocuk öldü..." çığlıklarına, Beddua ile onların sevinçlerini bastırıp, oğlunu şehit mertebesine gözlyaşı ve dua ile uğurlamaktır. Bir şairin dizelerinde baba olmak, ''Baba! Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım! Ne zulüm, ne ölüm, ne korku başımı eğemez! Yalnız senin elini öpmek için eğilir başım.” Nazım Hikmet Cemal Süreyya şöyle seslenir babalar için,  ''Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum.'' Zamana ve Teknolojiye Yenik Düşen Baba Günümüzde baba figürü, dijital çağın dayattığı hız, yabancılaşma ve bireyselleşme rüzgarına karşı savrulmakta. Evdeki konumunu, otoritesini, hatta sevgisini bile sorgulayan bir çağda yaşıyoruz. Oysa baba, sadece evin geçimini sağlayan değil; ailesinin maneviyatını, birliğini ve değerlerini ayakta tutan temel direklerden biridir. Zamana ve teknolojiye yenik düşmemek için babanın yeniden kendini bulması, ailesiyle bağlarını güçlendirmesi elzemdir. Bir baba, çocuklarının sadece karnını doyurmakla değil, ruhunu da doyurmakla yükümlüdür. Otoritesini korku ile değil; sevgi, adalet ve tutarlılıkla inşa etmeli, evin içinde sözünün değeri olan bir rehber olmalıdır. Çocuklarına doğruyu öğretirken önce kendisi doğru yaşamalı; öğüdü ile örneği arasında uçurum olmamalıdır. Çünkü bugünün çocukları artık nasihat dinlemiyor, örnek arıyor. Babanın varlığı sadece fiziksel değil, duygusal olarak da hissedilmelidir. Çocuklarıyla geçirdiği zaman, onlara ayırdığı ilgi, hayatın hengâmesinde yitip giden birçok değerin yeniden filizlenmesini sağlar. Dijital dünyanın tehditlerine karşı çocukları yasaklarla değil, bilinçle korumak gerekir. Baba, teknolojiyi tanımalı, çocuklarının nelerle karşı karşıya olduğunu bilmeli ve onlara rehberlik etmelidir. Her ekran arkasında bir kimlik bunalımı, her sanal dünya arkasında bir gerçeklik kaybı saklı olabilir. Bu noktada çocukların ruhunu besleyen değer eğitimi büyük bir kalkandır. Helal-haram bilinci, kul hakkı, vicdan, adalet, merhamet gibi kavramlar çocuğun iç dünyasına babanın diliyle değil, yaşantısıyla yerleşir. Ailede sevgi ve merhamet iklimini kurmak da babanın sorumluluğundadır. Eşine saygı duyan, çocuklarına sevgiyle yaklaşan bir baba, sadece birey yetiştirmez; geleceğe umut taşır. Sevgiyle büyüyen bir çocuk, dış dünyanın kirli tekliflerine karşı daha dirençli olur. Güvensizliğin, değersizliğin ve yönsüzlüğün kol gezdiği bir çağda, baba bir liman olmalı; sığınılacak, danışılacak, güvenilecek bir varlık olarak dimdik durmalıdır. Baba olarak, dijital dünyaya karşı manevi siper olmaya, teknolojiyi yasaklayarak değil, bilinçli kullanımını öğreterek koruyucu olabilmek gerektirir. Özellikle sosyal medya, bağımlılık yapan içerikler ve değersizlik hissi aşılayan dijital ortamlara karşı çocuklarına bir “değer bilinci” aşılamalıdır. Bu da ancak kendi örnekliğiyle olur. Unutulmamalıdır ki, zaman değişir ama insanın özünde değişmeyen şeyler vardır. Baba olmak, sadece bir görev değil; bir misyondur. Toplumu ayakta tutan aile ise, ancak bilinçli ve duyarlı babalarla yeniden inşa edilebilir. Bu yüzden çağın rüzgârına kapılıp ailesini savrulmaya terk eden değil, çağın içinde dimdik durup ailesini siper olan babalara ihtiyaç vardır. Kıymetli yol arkadaşım. Birbirini tamamlayarak ele aldığımız bu yazı çalışmamızın bir sonraki gönülden kaleme düşen satırlarımızda buluşmak umudu ve duasıyla…    
Ekleme Tarihi: 20 April 2025 - Sunday
Salih Nurettin Çevik

İNSANIN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ - 5 Yaratılıştaki Mucize: İlk İnsan, İlk Peygamber, İlk Baba

Merhaba Kıymetli Dost

Yeni bir yolculuk için çıktık yollara,..

Gönül duraklarında bizleri bekleyen kıymetli dostlarla heyecanımızı paylaşmak, gönülden kaleme düşen sözlerimizi gönül sofralarımızda pişirmek ve ruhumuza gıda olması duasıyla sizleri, ruhun muhabbet halkasına davet ediyorum. İçinde büyük çalkantıların olduğu, kıyametlerin koptuğu, iç ve dış dünyamızda her gün bizleri şaşırtan ve zaman zaman kanlarımızı donduran olaylar karşısında biz kendimizi, ailemizi, çocuklarımızı ve imanımızı nasıl koruyacağız bilmek ve anlamakta zorluk çekiyoruz

Tek kurtuluşun özümüzde saklı olduğu inancıyla, özümüze yolculuk yaparak, kimliğimizi bulmak ve yaratılmışların en şereflisi, en güzeli, en kıymetli insan olduğumuzu hatırlayabilmek ve hatırlatabilmek üzere gönülden kaleme, kalemden söze, sözden kelimelere ve satırlara dökülen yazımızın, kelimelerin dilinde gönlünüze damıtılması duasıyla…

Keyifle okumanız temennisyle, yol arkadaşlarıma esenlikler diliyorum.

İlk İnsan, İlk Peygamber, İlk Baba

İnsanlığın var oluşunda emsalsiz olarak topraktan yaratılan, ilk insan, ilk peygamber, ilk mucize ve ilk baba olan Adem (as), insanlık tarihinin başlangıcında Allah’ın büyük bir görev ve misyon yüklediği şahsiyettir. Baba, insanın var oluşunda ve neslin devamlılığında hem temel bir unsur hem de derin bir sorumluluk taşıyan bir figürdür.

Babanın ailedeki rolü, anneninki kadar temel ve değerlidir. Anne ve baba, ailenin iki temel direğini oluşturur; ancak baba, aynı zamanda çatıyı taşıyan kolon gibidir. Baba, ailenin kalkanıdır. Tehlikeler karşısında koruyucu, rehberlik eden ve neslin devamlılığını sağlayan bir güven kaynağıdır.

Babanın rolü sadece aileyi maddi olarak desteklemekle sınırlı değildir. Baba olmak, hayatın anlamını evlatlarına doğru bir şekilde aktarmak, onları hem hayata hazırlamak hem de ahlaki bir duruş kazandırmaktır. Çocuklarına yol gösteren, hakikati gösteren ve yaşam fırtınalarında bir rehber olan baba, fırtınalar arasında koruyucu bir dağ ve limanda, hırçın denizlerden  kendini güvende tutmak isteyen  gemileri sabitleyen bir iskele babası gibidir.  Aynı zamanda, aile bahçesinde gölgesinde huzur bulunan sağlam bir ağaçtır. Çocuklarına yol gösteren bir rehber, düşüşlerinde kaldıran bir dosttur. Baba

Baba, hayatın fırtınalarına, insanı yoldan çıkaran cazibelerine karşı savrulmamızı önleyen, doğruyu ve hakikati gösteren örnek aldığımız bir model, bir rehberdir. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmamıza vesile olan bir öğretmendir. Her düştüğümüzde bizi ayağa kaldıran müşfik bir eldir. Ahlaki duruş, bir babanın en güçlü rehberlik aracıdır. Dürüstlük, adalet, merhamet ve özveri gibi değerleri, hayatın içinde bize öğreten, örnek teşkil eden yol gösterendir. Baba hem örnek olması hem de çocuklarına bu değerleri öğretmesi açısından kritik öneme sahiptir.

Baba, aile içinde bir öğretmen gibi hareket eder, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt etmeyi öğretir. Her düştüğümüzde bizi kaldıran müşfik bir eldir. Baba olmak, sadece ailenin maddi ihtiyaçlarını karşılamak değildir. Baba olmak, çocuklarını iyi bir insan olarak yetiştirmek hayata kazandırmaktır. Bugün teknolojinin ve sosyal değişimlerin etkisiyle, babalık rolü de dönüşmektedir. Ancak özünde değişmeyen, babanın evlatlarına ahlaki ve manevi değerler aşılayarak onların kişiliklerini şekillendirmesidir. Modern babalık, sadece koruyucu bir rol üstlenmek değil, aynı zamanda sevgi, empati ve iletişimle ailenin güçlü bir parçası olmaktır.

Baba aynı zamanda “hayat bahçesindeki koruyucu bir ağaç”  gibidir. Baba, sevgiyle büyüttüğü ağaçlar gibi, gölgesinde huzur bulduğumuz bir çınardır. Kökleri sağlam, dalları geniş ve meyveleri bereketlidir. O, özüne dönmenin ve hakikati bulmanın ilk adımıdır.

‘’Baba, göz aydınlığı yavrularımızın ebedi kurtuluşu için Hz. Nûh gibi evladı için çırpınmaktır. O, “Haydi yavrum! Sen de bizimle birlikte bin!”2 diyerek inkâr eden oğlunu kurtuluş gemisine davet etmişti. Baba olmak, Hz. İbrâhîm gibi çocuklarımızı iyi bir mümin olarak yetiştirmek ve onlar için her daim hayır dilemektir. O, “Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namaza devam edenlerden eyle!”3 diyerek Allah’tan neslinin iyiliğini niyaz etmişti.

Baba olmak, Hz Lokmân (a.s) gibi şefkat dolu ifadelerle çocukları iyiliğe yönlendirip kötülükten alıkoymak için çabalamaktır. O, “Yavrucuğum! 13. Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti. Namazını dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış.”4 sözleriyle evladına hikmet yüklü nasihatlerde bulunmuştu.’’

Baba olmak, Hz Yakup (a.s)  evlatlarına “Ey oğullarım! Allah sizin için bu yüce dini seçmiştir. Siz Müslüman (Allah’a teslim olmuş) olmaktan başka, sakın hiçbir şekilde ölmeyin. 87. ‘’Ey yavrularım! Gidin de Yusuf ve kardeşinden (haber almayı) araştırın! Allah’ın merhametinden ümit kesmeyin! Şüphesiz ki kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın merhametinden ümit kesmez’’1 diyerek evlatlarına nasihatlarıyla dualarıyla yol göstermekti.

Baba olmak, İnsanlığın ilk babası, Hz. Âdem, (a.s) gibi  doğru yolu göstermektir. Hz. Adem'in oğullarına yaptığı nasihat, insanlık tarihinin en önemli öğütlerinden biridir. İlk insan ve peygamber olan Hz. Adem Aleyhisselâm, oğullarının doğru yolda ilerlemelerini sağlamak amacıyla onlara çeşitli nasihatlerde bulunmuştur. Bu nasihatlerden bazıları, Hz. Şit gibi kendisi de doğru yoldan gidenler için bir rehber niteliği taşırken, diğerleri ise şeytana uyarak sapkınlık yoluna girenlere karşı uyarılar içermektedir. Özellikle Hz. Şit'e yaptığı beş nasihat, onun için önemli bir bilgi ve rehberlik kaynağıdır. Oğluna hitaben "Ey Şit! Oğullarına söyle:" diye başlayan bu nasihatler, gelecekteki nesillerin hangi yolda ilerlemeleri gerektiği hakkında değerli bilgiler sunmaktadır.

Baba olmak, Peygamber Efendimiz (s.a.s) gibi çocuklarımıza hayatın her alanında örnek ve rehber olmaktır. Allah Resûlü (s.a.s), ailesine karşı son derece şefkatliydi. Onun hanesinde sevgi ve saygı hâkimdi. O, merhamet ve adaletten, nezaket ve zarafetten asla ayrılmazdı..’’

Baba olmak, Filistin, Gazzeli çocuğun şehit babasına seslenişindeki gözyaşında ve duasında olmaktır. ‘’Baba sen gittin. Beni sabah namazına şimdi kim uyandıracak’’…''Babam. Dolunay kadar güzelsin babam. Allah sana merhamet eylesin babam.''... diye yerleri ıslatan gözyaşlarının içinde olmaktır.

Baba olmak, Filistinli bir babanın, İsrail askerlerinin kurşun yağmurlarından korunmak için, sığındıkları bir beton bloğun arkasında sessizce ölümü beklemektir. Çocuğun gözyaşları içindeki haykırışına; 
"Baba neden bize ateş ediyorlar?"
Sözlerine vücudunu siper ederek, kurşunlara kalkan olarak cevap vermektir. İsrail askerlerinin sevinçle attıkları,
"Çocuk öldü, çocuk öldü..." çığlıklarına,
Beddua ile onların sevinçlerini bastırıp, oğlunu şehit mertebesine gözlyaşı ve dua ile uğurlamaktır.

Bir şairin dizelerinde baba olmak,

''Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.” Nazım Hikmet

Cemal Süreyya şöyle seslenir babalar için, 

''Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum.''

Zamana ve Teknolojiye Yenik Düşen Baba

Günümüzde baba figürü, dijital çağın dayattığı hız, yabancılaşma ve bireyselleşme rüzgarına karşı savrulmakta. Evdeki konumunu, otoritesini, hatta sevgisini bile sorgulayan bir çağda yaşıyoruz. Oysa baba, sadece evin geçimini sağlayan değil; ailesinin maneviyatını, birliğini ve değerlerini ayakta tutan temel direklerden biridir. Zamana ve teknolojiye yenik düşmemek için babanın yeniden kendini bulması, ailesiyle bağlarını güçlendirmesi elzemdir.

Bir baba, çocuklarının sadece karnını doyurmakla değil, ruhunu da doyurmakla yükümlüdür. Otoritesini korku ile değil; sevgi, adalet ve tutarlılıkla inşa etmeli, evin içinde sözünün değeri olan bir rehber olmalıdır. Çocuklarına doğruyu öğretirken önce kendisi doğru yaşamalı; öğüdü ile örneği arasında uçurum olmamalıdır. Çünkü bugünün çocukları artık nasihat dinlemiyor, örnek arıyor. Babanın varlığı sadece fiziksel değil, duygusal olarak da hissedilmelidir. Çocuklarıyla geçirdiği zaman, onlara ayırdığı ilgi, hayatın hengâmesinde yitip giden birçok değerin yeniden filizlenmesini sağlar.

Dijital dünyanın tehditlerine karşı çocukları yasaklarla değil, bilinçle korumak gerekir. Baba, teknolojiyi tanımalı, çocuklarının nelerle karşı karşıya olduğunu bilmeli ve onlara rehberlik etmelidir. Her ekran arkasında bir kimlik bunalımı, her sanal dünya arkasında bir gerçeklik kaybı saklı olabilir. Bu noktada çocukların ruhunu besleyen değer eğitimi büyük bir kalkandır. Helal-haram bilinci, kul hakkı, vicdan, adalet, merhamet gibi kavramlar çocuğun iç dünyasına babanın diliyle değil, yaşantısıyla yerleşir.

Ailede sevgi ve merhamet iklimini kurmak da babanın sorumluluğundadır. Eşine saygı duyan, çocuklarına sevgiyle yaklaşan bir baba, sadece birey yetiştirmez; geleceğe umut taşır. Sevgiyle büyüyen bir çocuk, dış dünyanın kirli tekliflerine karşı daha dirençli olur. Güvensizliğin, değersizliğin ve yönsüzlüğün kol gezdiği bir çağda, baba bir liman olmalı; sığınılacak, danışılacak, güvenilecek bir varlık olarak dimdik durmalıdır.

Baba olarak, dijital dünyaya karşı manevi siper olmaya, teknolojiyi yasaklayarak değil, bilinçli kullanımını öğreterek koruyucu olabilmek gerektirir. Özellikle sosyal medya, bağımlılık yapan içerikler ve değersizlik hissi aşılayan dijital ortamlara karşı çocuklarına bir “değer bilinci” aşılamalıdır. Bu da ancak kendi örnekliğiyle olur.

Unutulmamalıdır ki, zaman değişir ama insanın özünde değişmeyen şeyler vardır. Baba olmak, sadece bir görev değil; bir misyondur. Toplumu ayakta tutan aile ise, ancak bilinçli ve duyarlı babalarla yeniden inşa edilebilir. Bu yüzden çağın rüzgârına kapılıp ailesini savrulmaya terk eden değil, çağın içinde dimdik durup ailesini siper olan babalara ihtiyaç vardır.

Kıymetli yol arkadaşım. Birbirini tamamlayarak ele aldığımız bu yazı çalışmamızın bir sonraki gönülden kaleme düşen satırlarımızda buluşmak umudu ve duasıyla…

 

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.