Selamlar kıymetli dostlar,
Yeni bir yazıyla gönüllerinize gözlerinize misafir olmak istiyorum. Umarım ve dua ederim ki, muhabbetimle sizleri sıkmamışımdır. Sizlerle büyük bir muhabbet içinde geçen yolculuğumuz devam etmektedir. Bu yolculuğumuzda ‘’Kadın’’ Anne’’ yi ve ondaki cevheri görmek anlamak ve anlatabilmek üzere kalbimizden ve düşünce dünyamızdan kaleme düşenlerle heybemizi alıp çıktık yola…
Bu yolculukta elbette ki erken ayrılanlar ve bizimle birlikte bu yolculuğu sürdürenler, yeni yol ve gönül birlikteliklerimiz olacaktır. ‘’Yol Sabırdır’’ der şair.
''Her İnsan Bir Annenin Eseridir''
İnsanlığın dünyaya gelişi ve neslin devamlılığını Allah, kadın ve annelik üzerinden sağlamıştır. Kadın, dinimiz İslam ve Türk kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. İnsanın dünyaya gelişini Cenab-ı Allah anne üzerinden sağlayarak, 99 isminden biri olan ''Rahim'' ismini ve sıfatını anneye vermiş, onu onurlandırmıştır. Rahim, insanın doğduğu, hayat bulduğu, can kazandığı ve ten elbisesi giydiği yerdir. Anne, canında senin canını taşırken senin adına birçok rahatlıktan vazgeçerek dünyayla buluşmanda aracı olan kişidir.
Allah, kadına verdiği ''Rahman'' ismiyle onu yüce bir varlık haline getirmiştir. ''Rahman'' sevme, acıma, merhamet etme, bağışlama ve rahmet anlamlarına gelir. Bu vasıflarla anne donatılmıştır. İnsan, bebek olarak ana rahminden dünyaya geldiğinde bir âlemden başka bir âleme gözlerini açar. Dünya ile ilk tanıştığında, annenin kokusunu arar, ona sığınır ve onun merhametli kollarında kendini güvende hisseder. Annelik ve doğurabilme hediyesi kadına öylesine verilmiş özellikler değildir.
Annelik, çok özel bir mana ve anlam taşır. Bu yüzden Peygamber Efendimiz, insana tavsiyesinde “Yâ Resûlellah! Kime iyilik etmeliyim?” şeklindeki bir soruya, “annene” diye cevap vermiş; “Sonra kime?” denilince yine “annene” demiş; üçüncü defa tekrarlanan soruya da aynı cevabı vermiş; nihayet dördüncüsünde “babana” buyurmuştur " Yine Hz. Peygamberimiz bir hadisinde, "Cennet annelerin ayakları altındadır," buyurmuş ve anneye, kadına olan hürmet ve manaya işaret etmiştir. Hz. Ali (r.a.), "Bir anne evladını dokuz ay karnında, üç-beş sene kucağında ve ömür boyu kalbinde taşır," sözleriyle İslam’ın anneye ve kadına verdiği değeri en güzel şekilde ifade etmiştir.
Yazarlarımızdan Halide Edip Adıvar, ın yine kadın ve anneyi vurgulayan tek cümle ile büyük bir mana içeren sözü dikkat çekmektedir. ''Beşiği sallayan el dünyaya hükmeder,'' Adıvar, annenin ve kadının, kültür ve dünya tarihinde ne kadar güçlü ve derin izler bıraktığını vurgulamaktadır. Yaşadığımız çağ ve zamana baktığımızda, tarihin tozlu sayfalarından günümüz bilim ve teknoloji çağına kadar, ilk insan Hz. Âdem’den (a.s.) günümüz insan ve topluluklarına uzanan süreçte bunu görmekteyiz. Dünyada derin ve anlamlı izler bırakan peygamberler, ilim, bilim, kültür ve sanat insanları, beşiği sallayan annenin eseri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Anne, insanın ilk öğretmeni, ilk hayat rehberi, ilk gönüldaşı, ilk sırdaşı, ilk ahlak hocası, ilk haram ve helali, doğruyu ve yanlışı öğreten kişidir. Anne; aileyi ayakta tutan, evladına karşılıksız sevgi veren, insanlığa faydalı nesiller armağan eden rahmet ve merhamet nişanesidir. Bugün toplum ve bireylerin bozulmasının altında yatan gerçek sebep, kadını ve anneyi hor gören, ona saygı ve sevgi göstermeyen bakış açısı ve davranışlardır.
İnsan, büyüyüp gelişerek kendi kendini idare etmeye başladığında, güven, itibar, para, mevki ve makam kazandıkça ilk öğretmeni olan annesinden uzaklaşmaktadır. Anneyi, yalnızca okuduğu okul diplomasına ve eğitimine göre değerlendirmekte, hayatın her alanında onu küçümsemekte ve yok saymaktadır. Yaşlılığı sebebiyle anneye bakmak bir yük haline gelmiş, bu nedenle kötü muamele artmış ve anneler evlatlarının yanından uzaklaştırılmaya başlanmıştır. Bu durum, aile kavramının ve ruhunun bozulmasını, insanın özünden kopuşunu tetiklemiştir.
Dinimizde kadının canı, onuru ve hakları dokunulmazdır ve emanettir. Emanet ifadesi, sorumluluk üstlenen ve mülkiyet iddiası gütmeyen bir bakışını ifade eder. Kadın, erkeğe Allah tarafından verilen bir emanettir. Bir erkek, kadına emanet bilinciyle bakmadığında, ona eşya muamelesi yaptığında ve onunla mülkiyet bağı kurduğunda, gözünü kırpmadan şiddete başvurabilmektedir. Oysa İslam dini ve Hz. Peygamberimiz bu hususa daima dikkat çekmiştir. Hz. Peygamber’in Veda Hutbesi, İslam'ın kadına verdiği önemi yansıtır. Hz. Peygamber, kadınların aile içindeki rolleri, hakları ve toplumdaki yerleri hakkında erkeklere sorumluluklar yüklemiştir. Ayrıca, kadınlara karşı adaletli ve nazik olmayı teşvik etmiştir.
Kadın, anne olarak babasından, eşinden, kardeşinden ve oğullarından gördüğü haksız muamele nedeniyle kendi kodlarından koparılmıştır. Bu kopartılma amaçsız, hissiz, sorumsuz, hayata kırgın ve küsmüş bir kadın nesliyle bizi, karşı karşıya bırakmıştır. Bugün yaşadığımız çağda, çocuklarını geleceğin dünyasında iz bırakacak yeni bir Mimar Sinan, Thomas Edison, Fatih Sultan, Mustafa Kemal, İbn-i Sina, Albert Einstein, Ali Kuşçu gibi şahsiyetler olarak hayal eden anneler yok artık.
Bu düşüncelerden sıyrılarak kendini daha özgürlükçü, popülist ve ebeveyn sorumluluğu almayan kadın, anne adayları çoğunluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir anne adayı kadının, çocuğun kendine bir ayak bağı olabileceği düşüncesi ile çocuk yapmaktan kaçmaktadır. Bu düşüncelere sahip anne kadın modelleri toplumun geleceğini tehlikeye atmaktadır.
Kadının ve annenin düşünce dünyasının bozulması, dünyanın dengesini ve gidişatını değiştirmiştir.
Muhabbet içinde geçen yolculuğumuz devam edecektir. Kadın ve aile müessesesi dirilişin önemli dönüm noktalarıdır. Bu yolculukta elbette ki erken ayrılanlar ve bizimle birlikte bu yolculuğu sürdürenler, yeni yol ve gönül birlikteliklerimiz olacaktır. İnsanın Özüne olan yolculuğumzda bana eşlik eden tüm dostlara şükranlarımı sunarım.
Selam ve Dua ederim. Esen Kalın…