Sadettin Turhan
Köşe Yazarı
Sadettin Turhan
 

“BEN” DEVRİ BİTTİ ARTIK “BİZ” VARIZ

Krizler; bir düşünce biçimi değişikliği ve yeni bir hareket sistemini de beraberinde getiriyor.  Herkesin durduğu ve ne yapacağını bilemediği bir zaman diliminde, projeler üreten ve sorunlar da çözüm olmaya çalışan kişi yâda kurumlar bir adım daha öne geçerek, yeni çıkış yolları bulup, bulundukları istikamette daha hızlı yol alabiliyorlar.              Ekonomik kriz ile birlikte. Küçüklü, büyüklü firmalar, kendilerini sorgulamaya, mali alt yapılarını denetlemeye, insan kaynakları ile ilgili iletişimlere geçmeye, sabit maliyetlerini araştırmaya, dünya piyasalarını sorgulamaya, sermaye alt yapılarını tespit edip, hatalarını minimize etmeye çalışıyorlar.  Muhasebecileri ve danışmanları ile daha ciddi toplantı ve fikir alışverişinde bulunmaya başlıyorlar. Geçmişte yaptıkları hataları masaya yatırıp, yarın bu hataları “nasıl lehimize çevirebiliriz” diye muhasebe yapıyorlar.  Bu olumsuz durumdan kurtulmayı ve zarar görmeden atlatmayı, sonrasında büyüyerek hedeflerine doğru yol almayı planlıyorlar. Her şey yolunda giderken görmedikleri detayları inceleyerek, yeni çözümler üretiyorlar. Programları ve yeni gelişen olayları analiz ederek dersler çıkartıyorlar.  Daha önceden fark etmedikleri, zararları ve giderleri faydaya çevirmek için yeni projeler üretiyorlar. Eleman ve sermaye yapılarını gözden geçirerek fayda maliyet analizleri yapmaya başlıyorlar. Makine ve demirbaş düzenlerini tekrardan kontrol edip, verimli üretim ve satış için yeni düzenler kuruyorlar.        Sosyal kriz ile birlikte; Dünya coğrafyasında, ezilen mazlum insanların durumları daha fazla gündeme gelmeye başladı. Artık herkes kendi çapında boş konuşup, laf üretmek yerine, fikirleri konuşmaya, projeler üretmeye ve daha da önemlisi “bu projeleri hayata geçirmeye” başladı.  Dünya çapında çalışmalar yapan Sivil Toplum Kuruluşları ile daha koordineli çalışmalar yapılmaya başladı. Hatta iş adamları ve gönüllüler bununla ilgili gerekirse kapı kapı dolaşıp ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya başladı.  Toplumun önemli bir bölümü olan Sivil Toplum Örgütleri bir araya gelmeye ve beraberce “Ses” vermeye başladı. Aradaki küçük fikir ayrılıklarını kenara koyup, yerine dostluklar ve beraberce yapılabilen kaliteli, ses getiren, düzenli toplumsal tepkileri ortaya koymaya başladı,                        Siyasi kriz ile birlikte. Kısa bir ifade ile bilinen, özlenen, beklenen, duruş ortaya çıktı. Dünya’da oluşan siyasi dengelerin, yörüngesi değişmeye başladı. Dinlemek ve uygulamak yerine, söz sahibi olma ve sözünü dinletme devri başladı.              Kısacası biliyorum ki bu satırları okuyanlar arasında çok değerli ve kıymetli oyuncular, ilim adamları, yazarlar, sanatçılar, fikir adamları, iş adamları, avukatlar, danışmanlar var. Bu kriz süreçleri şunu gösteriyor ki artık “BEN” devri bitmiş ve “BİZ” devri başlamıştır.              Herkes kendi çapı ve ilgi alanı doğrultusunda bir şeyler yapmaya gayret ederse; bu günler bizim için bir fırsat olup yarınlara daha güçlü, kuvvetli, dirayetli, bir toplum olarak yol alırız.              “Ne yapabilirim?” Diye sorgulamak bile büyük bir başlangıç ve yol almadır. Mutlaka herkesin yapabileceği, ortaya koyabileceği bir güzellik ve hareket vardır.   Bazıları nakdi gücü ile bazıları beden gücü ile bazıları zamanı ile bazıları fikir ve projeleri ile kimi de bu yapılanlara destekle böylece daha güzel günlere beraberce yol alabiliriz.            Biz “Sorunlara Çözüm” olan ve olaylara yön veren bir toplumun mirasçılarıyız.              “Ben”liğin bittiği ve beraberliğin lezzetini alarak daha hızlı yol olan bir toplum olabilmek temennisi ile.           Sürekli ben- ben diyen             Yalnızdır zaten ebeden…
Ekleme Tarihi: 14 Şubat 2024 - Çarşamba
Sadettin Turhan

“BEN” DEVRİ BİTTİ ARTIK “BİZ” VARIZ

Krizler; bir düşünce biçimi değişikliği ve yeni bir hareket sistemini de beraberinde getiriyor.

 Herkesin durduğu ve ne yapacağını bilemediği bir zaman diliminde, projeler üreten ve sorunlar da çözüm olmaya çalışan kişi yâda kurumlar bir adım daha öne geçerek, yeni çıkış yolları bulup, bulundukları istikamette daha hızlı yol alabiliyorlar.

             Ekonomik kriz ile birlikte. Küçüklü, büyüklü firmalar, kendilerini sorgulamaya, mali alt yapılarını denetlemeye, insan kaynakları ile ilgili iletişimlere geçmeye, sabit maliyetlerini araştırmaya, dünya piyasalarını sorgulamaya, sermaye alt yapılarını tespit edip, hatalarını minimize etmeye çalışıyorlar.

 Muhasebecileri ve danışmanları ile daha ciddi toplantı ve fikir alışverişinde bulunmaya başlıyorlar. Geçmişte yaptıkları hataları masaya yatırıp, yarın bu hataları “nasıl lehimize çevirebiliriz” diye muhasebe yapıyorlar.

 Bu olumsuz durumdan kurtulmayı ve zarar görmeden atlatmayı, sonrasında büyüyerek hedeflerine doğru yol almayı planlıyorlar. Her şey yolunda giderken görmedikleri detayları inceleyerek, yeni çözümler üretiyorlar. Programları ve yeni gelişen olayları analiz ederek dersler çıkartıyorlar.

 Daha önceden fark etmedikleri, zararları ve giderleri faydaya çevirmek için yeni projeler üretiyorlar. Eleman ve sermaye yapılarını gözden geçirerek fayda maliyet analizleri yapmaya başlıyorlar. Makine ve demirbaş düzenlerini tekrardan kontrol edip, verimli üretim ve satış için yeni düzenler kuruyorlar.

      

Sosyal kriz ile birlikte; Dünya coğrafyasında, ezilen mazlum insanların durumları daha fazla gündeme gelmeye başladı. Artık herkes kendi çapında boş konuşup, laf üretmek yerine, fikirleri konuşmaya, projeler üretmeye ve daha da önemlisi “bu projeleri hayata geçirmeye” başladı.

 Dünya çapında çalışmalar yapan Sivil Toplum Kuruluşları ile daha koordineli çalışmalar yapılmaya başladı. Hatta iş adamları ve gönüllüler bununla ilgili gerekirse kapı kapı dolaşıp ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya başladı.

 Toplumun önemli bir bölümü olan Sivil Toplum Örgütleri bir araya gelmeye ve beraberce “Ses” vermeye başladı. Aradaki küçük fikir ayrılıklarını kenara koyup, yerine dostluklar ve beraberce yapılabilen kaliteli, ses getiren, düzenli toplumsal tepkileri ortaya koymaya başladı,

          

            Siyasi kriz ile birlikteKısa bir ifade ile bilinen, özlenen, beklenen, duruş ortaya çıktı. Dünya’da oluşan siyasi dengelerin, yörüngesi değişmeye başladı. Dinlemek ve uygulamak yerine, söz sahibi olma ve sözünü dinletme devri başladı.

             Kısacası biliyorum ki bu satırları okuyanlar arasında çok değerli ve kıymetli oyuncular, ilim adamları, yazarlar, sanatçılar, fikir adamları, iş adamları, avukatlar, danışmanlar var. Bu kriz süreçleri şunu gösteriyor ki artık “BEN” devri bitmiş ve “BİZ” devri başlamıştır.

             Herkes kendi çapı ve ilgi alanı doğrultusunda bir şeyler yapmaya gayret ederse; bu günler bizim için bir fırsat olup yarınlara daha güçlü, kuvvetli, dirayetli, bir toplum olarak yol alırız.

             “Ne yapabilirim?” Diye sorgulamak bile büyük bir başlangıç ve yol almadır. Mutlaka herkesin yapabileceği, ortaya koyabileceği bir güzellik ve hareket vardır. 

 Bazıları nakdi gücü ile bazıları beden gücü ile bazıları zamanı ile bazıları fikir ve projeleri ile kimi de bu yapılanlara destekle böylece daha güzel günlere beraberce yol alabiliriz.

          

Biz “Sorunlara Çözüm” olan ve olaylara yön veren bir toplumun mirasçılarıyız.

             “Ben”liğin bittiği ve beraberliğin lezzetini alarak daha hızlı yol olan bir toplum olabilmek temennisi ile.

          Sürekli ben- ben diyen

            Yalnızdır zaten ebeden…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yuzyilgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.