Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılı geride kalırken hükümetin yeni yüzyıla “Türkiye Yüzyılı” gibi iddialı söylem ve hedeflerle girmesi hepimizin göğsünü kabartmıştır. Son on yılda özellikle milli savunma sanayiinde gerçekleştirdiği yatırımları dikkate aldığımızda bu iddialarında haklı olduğu da bir gerçektir. Atak helikopteri, yeni nesil tanklar, İHA ve SİHA’lar, Türkiye'nin en büyük askeri gemisi TCG Anadolu, Milli Muharip Savaş Uçağı gibi düşmana korku salan envanterler daha şimdiden onlarca pazar alanı bulmuş, ülkemizi Avrupa devletleriyle yarışır duruma getirmiştir. Bunların dışında doğuştan elektrikli, Avrupa’nın ilk sportif kullanımlı aracı olan TOGG’un seri üretime geçmesi; sürücüsüz otomobil, insansız fabrika ve uzaktan ameliyat imkânı gibi pek çok sektörde büyük dönüşüm yaşatması beklenen teknolojiye ön açacak ve Türkiye'nin bilişim ihracatını üçe katlayacak olan 5G projeleri; değeri 1 milyar doları aşan teknoloji tabanlı girişimci ve oyun sektöründeki yatırımcı sayısının hızla artması Türkiye’nin dünya pazarındaki ekonomik gücünü giderek artırdığı gibi Orta Doğu’daki liderliğini pekiştirmekte, Batı dünyası karşısında elini daha da güçlendirmektedir.Bu gelişmelerde emeği geçen herkesi yürekten kutluyor, yeni başarılara imza atmalarını temenni ediyoruz. Hükümetin onca başarılı çalışmasının yanında kamu vicdanını rahatsız eden ve sosyal devletanlayışıyla uyuşmayan uygulamasını da dile getirmekte fayda görüyorum. Herkesin malumu olduğu üzere fahiş fiyatlar almış başını gidiyor, hükümetin bu konuda aldığı tedbirler ise maalesef yetersiz kalıyor. Öyle ki tüketime sunulan her türlü ürünün ve hizmetin yıllık artış oranı neredeyse yüzde yüzü aşıyor ve halk giderek fakirleşiyor. Bu durum dar gelirli aileleri özellikle de emeklileri ekonomik yönden çıkmaza sokuyor. Vizyonu "Adalet ve Kalkınma" üzerine kurulu olan hükümetin emeklilereyönelik maaş düzenlemesi de pek hakkaniyete sığmıyor. Kamuda çalışanların yaklaşık 35.000 - 40.000 TL aldığı şu günlerde hâlâ 7000 bin lira ile geçinmeye çalışanların olduğunu düşünmek hepimizi derinden üzmekte. Maaşlardaki bu dengesizlik; 2023 yılının Temmuz ayından itibaren çalışanlara her ay verilen 8.000 TL’lik seyyanen ödemeden kaynaklanıyor. Kamu çalışanları lehine yapılan bu uygulama, çalışanlarımızı mutlu ederken bundan mahrum edilen emeklileri hayal kırıklığına uğratmış,bir bakıma sosyal adaletsizliğe yol açmıştır.Diğer yandan çalışan memur ile emekli memur arasındaki gelir dağılımını zedelemiş, emekli memurların kazanılmış sendikal haklarının zayiine sebep olmuştur. 2022 yılının Aralık ayında birinci derecedeki öğretmen emeklisinin maaşı 12.600 TL iken en düşük memur maaşı 12.300 TL civarındaydı. 2023 yılında çalışanlar lehine yapılan iyileştirmeyle günümüzde en düşük memur maaşı 33.000 TL’ye yükselirken maalesef emekli öğretmen maaşı 22.000 TL civarında kalmıştır. Bu haksız uygulamayla emekli memurlar yaklaşık 10.000 TL gibi büyük bir gelir kaybına uğratılmıştır. Dolayısıyla mevcut şartlarda büyük kentlerde memur emeklisinin  yaşamı çekilmez bir hâl alırken diğer emeklilerin bırakın büyük kentlerde yaşamasını köylerde bile geçinmesi imkânsız hâle gelmiştir. Bu bağlamda hükümetin bir an önce milyonlarca insanın sessiz çığlığına kulak vermesi, 8000 TL’lik seyyanen ödemeden emeklilerin de yararlanması için gerekli yasal düzenlemeyi çıkartması gerekmektedir. Saygıdeğer hükümet yetkililerine önemle arz olunur.